17 Aralık 2009 Perşembe

ESKİ ANKARA – YENİ ANKARA TARİHİ KENT DOKUSU’NUN BAŞKENT ANKARA İÇİNDEKİ YERİ, ÖNEMİ VE KORUNMASI

“ Ankara, uzun tarihinin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Asırlar içinde uğradığı istilalar, üst üste yangınlar ve yağmalar, şehirde geçmiş zamanların pek az eserini bırakmıştır. Acayip bir karışıklık içinde bu tarih daima insanın gözü önündedir. Türk kültürünün kendinden evvel gelmiş medeniyetlerden kalan şeylerle bu kadar canlı surette rastgele karıştığı, haşır neşir olduğu pek az yer vardır... “

TANPINAR, A. H. , “Beş Şehir”, 1946.


Eski Ankara (Angora), günümüzde nüfusu 3 milyona ulaşan metropoliten kentin, her yönde kilometrelerce yayılımı içerisinde küçük bir nokta halinde kalmıştır. Bu küçük nokta, özellikle Metropoliten Kent Planlarında pek de önemli bir yer kaplamamakta ve kent merkezinin bir parçası halinde gösterilmektedir.
Ancak, bu küçük noktasal tarihsel kent dokusunun, kültürel ve tarihsel açıdan büyük önemi olduğu bilinmektedir.
Bu yazının amacı, bu önemi tekrar tekrar vurgulamak ve Eski Ankara’nın geçmiş, bugün ve gelecekteki yerinin ne olması ve nasıl korunması gerektiği üzerinde görüş geliştirmektir.

I. ANKARA’NIN TARİHSEL ve KÜLTÜREL ÖNEMİ

Ankara, tarihi binlerce yıl geriye giden, Alt Paleolitik devirden bu yana Frig, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ilişkin anıtsal ve sivil mimarlık değerlerini barındıran bir kenttir .
Bu dönemlerden günümüze kadar ulaşabilen taşınır eserler Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilenmektedir. Taşınmaz eserlerden Roma hamamı, Odeonu, Augustos Tapınağı, Ankara Kalesi ve içindeki tarihsel kent dokusu, Hacı Bayram Camii ve yakın çevresindeki geleneksel doku, Suluhan ve anıtsal camiler, hanlar vd. koruma altına alınmış önemli yapı ve yapı gruplarıdır. Ankara’nın bu güne kadar ulaşamamış pek çok yapı ve anıtsal eser de seyyahların anlattıklarından, eski plan ve gravürlerden çıkarılabilmektedir. (Bkz. Plan 1)

Bunlar arasında da, kenti çevreleyen üçüncü sur duvarı ve giriş kapıları, antik tiyatro, Roma dönemi saray, çeşme, tapınak vb., kilise ve bazilikalar, bazı han (Taht’el Kal’a Hanı) , hamam (Haseki Hamamı) vb yapılar sayılabilir. 1711 Tarihli Ankara gravürüne bakıldığında Ankara’nın bu dönemlerde ne kadar etkileyici bir görünüme sahip olduğu görülebilmektedir (Bkz. Gravür 1).
Tüm bu yapıların o dönemlerin canlı sosyal ve kültürel yaşantısının, ticari ve siyasi eylemlerin bir sonucu, göstergesi olduğu da unutulmamalıdır.



PLAN 1. 1839 TARİHLİ ANKARA HARİTASI (VON VİNCKE)



GRAVÜR 1. 1711 TARİHLİ ANKARA GRAVÜRÜ (P. TOURNEFORD)

Ankara, Roma Dönemin’de yaklaşık 100 000 kişilik büyük bir kent olmakla kalmayıp, İmparator Augustos’un bir örneği Roma’da bulunduğu bilinen, ancak ortadan kaybolmuş yazıtının, Ankara’da Augustos (Ogüst) Mabedi’nin duvarlarında keşfi de 19. yüzyıldan bu yana kente olan ilgiyi arttırmıştır . Tarih içinde Ankara, ayrıca keçisinin parlak tüylerinden elde edilen “Sof” ve bundan elde edilen Avrupa’da asillerin, kralların giydiği elbiselerin dikildiği kumaşlarla da ünlüdür. Bu ününü Ahilik’ten bu yana sürdürülen Lonca geleneksel üretim tarzına ve zenaatkarlarına da borçludur.

Ancak tüm bunların yanı sıra Ankara, 20. Yüzyılın başında Önder Mustafa Kemal Atatürk ve bağımsızlık savaşımını veren yakın arkadaşları ve Türk toplumunun çağdaş, modern bir Başkent oluşturmak üzere devrimlerini yaşama geçirdikleri mekanları da barındırmaktadır. I. Meclis, Ankara Palas, Atatürk Bulvarı ve üzerindeki anıtsal kamu yapıları (İş Bankası, Sümerbank, Ziraat Bankası, Opera, Halkevi, DTCF vd.) ve Yenişehir’den Çankaya’ya ulaşan bu ana aks TBMM ve elçilik binaları Cumhuriyet’in yaşayan tarihini üzerinde barındırmaktadır.



PLAN 2 . 1924 TARİHLİ ANKARA HARİTASI

II. ANKARA’NIN TARİHSEL ve KÜLTÜREL DEĞERLERİNİN KORUNMASI

Ankara’nın Başkent olarak ilanı sonrasında kentin Eski Şehir üzerinde değil, güneydeki ovaya (Yenişehir kesimine) ve Çankaya’ya doğru geliştirilmesi temel kararı verilmiştir. 1928 yılında açılan uluslar arası planlama yarışması ile bu kararı destekleyen bir tasarım seçilmiş ve Alman mimar-şehir plancısı Prof. Hermann Jansen 1939 yılına kadar Ankara’yı şekillendiren kararlara imza atmıştır .

Jansen, Eski Ankara’nın bir kısmını planlamış ancak Hacıbayram çevresi, Hanlar Bölgesi ve Kaleiçini kapsayan kesimleri korumaya yönelik bir “Protokol Alanı” belirlemiştir. Bu kesimlerin gelecek için saklanmasını, hatta Kale üzerine bir “..cam fanus kapatılmasını...” önermiştir. (Bkz. Plan 3)

Ankara nüfusunun hızlı gelişmesini geriden izleyen 1957 Yücel – Uybadin Planı üzerine getirilen Kat Rejimi Planı, tarihi kent dokusunun çok katlı yapılaşmasına neden olmuştur. 1960’lı yılların sonunda ise, Hacettepe’nin yapılaşması ile Eski Ankara’nın güney-batı kesimleri büyük ölçüde yok edilmiştir.

1960’lı yılların sonunda ilk eski eser saptama ve belgeleme çalışmaları yapılmış, bu çalışmalar zaman zaman yenilenmiş, ancak 1980’li yılların başına kadar kapsamlı bir koruma amaçlı planlama çalışması gerçekleştirilememiştir .

1980 Yılında alınan bir Anıtlar Kurulu kararı ile Eski Ankara’da tüm imar planı uygulamaları durdurulmuş, 150 hektarlık bir alanda kentsel ve arkeolojik sit alanı belirlenmiş ve “Geçit Dönemi Koruma Geliştirme Planı ve Uygulama Koşulları ” hazırlanmıştır.



PLAN 3. JANSEN PLANINDA ESKİ ŞEHİR

Bu dönemde; Ankara Belediyesi bünyesinde başlatılan çalışmalar sonucunda “Hacıbayram Çevresi Koruma Planı” hazırlanmış, “Ulus Tarihi Kent Merkezi” ve “Ankara Kalesi” ‘nin korunması ve sağlıklaştırılmasına ilişkin planlanma süreci ulusal ölçekte yarışmalar açılarak tamamlanmıştır .




PLAN 4 . HACIBAYRAM ve OGÜST MABEDİ ÇEVRE DÜZENLEMESİ

Bu çalışmalardan “Hacıbayram Camii Meydan Düzenleme Projesi” 10 yılı aşkın bir planlama ve projelendirme sürecinden sonra uygulanmıştır (Plan 4) . Ancak Kaleiçi’ne ilişkin koruma planlaması çalışmaları halen tamamlanamamıştır. Bu çalışmaların bir an önce tamamlanarak kentsel tasarım projelerinin hazırlanması gerekmektedir.

III. ANKARA’DA KENT KÜLTÜRÜ VE KİMLİĞİNİN KORUNMASI ve GELECEĞE İLİŞKİN ÖNERİLER

Ankara’ nın binlerce yıllık geçmişin tarihsel ve kültürel birikimi ile, Cumhuriyet Dönemi’nin 78 yıllık birikiminin özenle korunarak geliştirilmesi gereklidir. Kent kimliği ve sembolü olan anıtsal yapıların ve sivil mimarlık örneklerinin bakım ve onarımlarının yapılması, çevrelerinin düzenlenmesi yasal bir zorunluluk olduğu kadar, ulusal ve evrensel bir görevdir.
Kent kültürünü, tarihini ve tarihsel değerlerini koruma ve geliştirme çalışmalarında merkezi yönetim kuruluşları olan Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Vakıflar Gn. Md. ile yerel yönetimlere (Belediyelere) büyük görev ve sorumluluk düşmektedir.

Ayrıca, birey olarak tüm kentliler ve sivil toplum örgütleri bu sorumluluğu paylaşmalıdırlar.

Koruma ve sağlıklaştırma çalışmaları yanı sıra çevre ile uyumlu yenileme çalışmalarının planlama ve projelendirme çalışmaları ile yürütülmesi, bu plan ve projelerin parasal, organizasyonel ve uygulamaya ilişkin teknik boyutlarının bir arada ele alınması doğru bir yaklaşım olacaktır.

Vakıf eserleri, ya da kamunun kullanımında bulunan eserlerin korunması için gerekli parasal kaynak ve örgütlenme, yeterli olmasa da, bulunmaktadır. Ancak, tarihsel, kültürel ve etnografik yaşantımızın en önemli göstergeleri olan tarihsel çevreler, geleneksel konut dokularının korunması en önemli sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bu kesimlerin korunması, sağlıklaştırılması ve çevre ile uyumlu yenilenmesi sürdürülebilir koruma politikaları geliştirilmesi ile olasıdır. Bu kesimleri birer kültür değeri, varlığı olduğu kadar birer konut stoğu olarak da ele almalı ve bu kesimler için koruma, sağlıklaştırma ve yenileme plan ve projeleri hazırlanmalıdır. Toplu konut kredisi benzeri bakım, onarım ve sağlıklaştırma kredi mekanizmaları kurulabilir ve bu kesimlerde yaşanan özel mülk sahipleri yapı ve çevrelerini korumaya özendirilebilir.

Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Altındağ Belediye’si bünyesinde var olan “Tarihsel Çevre Koruma Birimleri” nin daha etkin, yetkili, finans gücü olan birimler haline getirilmesi uygun olacaktır. Bu birimlerin doğrudan Başkana veya teknik Başkan Yardımcısına bağlı “Tarihsel Çevre Koruma Müdürlüğü” haline getirilmesi daha etkin planlama ve uygulama yapılması için önem kazanmaktadır. Kültür Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarının da uygulamaya yönelik etkin birimler haline getirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Genel bütçeden Kültür Bakanlığı bütçesine ayrılan payın da arttırılması ülke düzeyinde gereklidir. Özel sektörün elindeki olanakların bu kesime yönlendirilmesi de bir kültür görevi olarak düşünülmelidir.


Bu yazı Hakemli Dergi olan Türk Yurdu Dergisi, “ANKARA SAYISI”, Nisan 2002'de , “ESKİ ANKARA-YENİ ANKARA” TARİHİ KENT DOKUSUNUN KORUNMASI” başlığı ile yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MEDUSA 'NIN 35. YILI : PATARA / GELEMİŞ TOPLANTISI (29-30-Temmuz 2024)

Değerli çevreci Pamir Yılmaz ın Medusa Tesislerinin Patara’daki 35. Yılı çerçevesinde düzenlenen ve "Patara ÖÇKB ve Gelemiş KAİP" ...