Bu sitedeki yazılar, Ankara üzerine akademik çalışmalarımdan oluşmaktadır. Yazılar bilimsel şehircilik, koruma ilkeleri ve gözlemlerimin sentezi ile oluşturulmuştur. Hiçbir politik amacı bulunmamaktadır. Tamamen Başkent Ankara'nın daha çağdaş, daha yaşanabilir bir şehir olması hedefine adanmıştır.
18 Aralık 2009 Cuma
ANKARA (ANGORA) ŞEHRİ MERKEZ GELİŞİMİ (14.- 20.YY)
Mehmet Tunçer, ANKARA (ANGORA) ŞEHRİ MERKEZ GELİŞİMİ (14.-20. YY), Kültür Bakanlığı Yayınları / 2603, 2001, Kültür Eserleri Dizisi No : 292.
KAPSAM
BÖLÜM I : ULUS TARİHİ KENT MERKEZİ GELİŞİM SÜRECİ
I.1. Amaç ve Kapsam
I.2. Yöntem
I.3. Ankara Tarihsel Ticaret Merkezi Mekansal Yapı Analizinde Kullanılan Kaynaklar
I.3.1. Seyahatnameler, Anılar ve Gezi Notları
I.3.2. Tahrirler ve Nüfus Sayımları
I.3.3. Şeri’ye Sicilleri
I.3.4. Vakfiyeler
I.3.5. Salnameler (İl Yıllıkları)
I.3.6. Eski Harita, Resim ve Gravürler
BÖLÜM II : OSMANLI - TÜRK ŞEHİRLERİNDE TİCARİ FONKSİYONLU YAPILAR
II.1. Han ve Kervansaraylar
II.2. Bedesten ve Çarşılar
II.2.1. Osmanlı-Türk Çarşılarının Ortak Özellikleri
II.2.2. Osmanlı Türk Çarşılarının Tipolojik Özellikleri
II.2.3. Osmanlı-Türk Şehirlerinde Ticari Fonksiyonların Mekansal Dağılımı
BÖLÜM III : ANKARA TARİHİ TİCARET MERKEZİ GELİŞİM SÜRECİ
III.1. At pazarı ve Çevresi Hanlar Bölgesi Ticaret Merkezi’nin Gelişimi
III.2. 16. ve 17. Yüzyıllarda Ankara Ticaret Merkezi
III.2.1. Topografya ve Üçüncü Sur
III.2.2. Ana Ulaşım Sistemi
III.2.3. Şehrin Yerleşme Yapısı
III.2.4. Şehrin Ekonomik Yapısı
III.2.4.1. Sof Üretimi
III.2.5. 16. ve 17. Yüzyıllarda Ankara’nın Ticaret Yerleri
III.2.5.1. At pazarı ve Çevresi Hanlar Bölgesi Ticaret Merkezi
III.2.5.2. Koyun Pazarı
III.2.5.3. Uzun Çarşı
III.2.5.4. Tahtakale ve Karaoğlan Çarşıları - Sulu Han Çevresi Ticaret
Merkezi
BÖLÜM V: EKONOMİK GERİLEME VE ANKARA ŞEHİR MERKEZİNE ETKİLERİ
18. VE 19. YÜZYILLARDA ANKARA TİCARET MERKEZİ
V.1.Şehirlerin Yerleşme Yapısı ve Nüfus
V.2. Şehrin Ekonomik Yapısı, Sof Üretiminde Bozulma ve Azalma
V.3. 18. ve 19. Yüzyıllarda Ankara’nın Sanat ve Ticaret Alanları
V.3.1. At pazarı ve Çevresi, Hanlar Bölgesi Ticaret Merkezi
V.3.2. Tahtakale ve Karaoğlan Çarşıları
V.4. 19. Yüzyıldaki Kıtlık ve Büyük Yangınların Ekonomik Yapı ve Şehir Merkezi
Üzerindeki Etkileri
V.4.1. 1873-1875 Tarihleri Arasındaki Büyük Kıtlık
V.4.2. 1881 ve 1916 Büyük Yangınları
V.5. Taşhan (Ulus) Merkez Gelişimi
BÖLÜM VI : BAŞKENT ANKARA- CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA ANKARA
TİCARET MERKEZİ
VI.1. Başkentlik Kararının Genel Bir Değerlendirilmesi
VI.2. Başkent Ankara’nın Gelişimi ve Eski Şehir Merkezi Üzerindeki Etkileri
VI.2.1. Atatürk Bulvarı Gelişimi
VI.2.2. Ulus / Taşhanın Gelişimi ve Karaoğlan Çarşıları
BAKAN ÖNSÖZÜ
“Ankara, uzun tarihinin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Asırlar içinde uğradığı istilalar, üst üste yangınlar ve yağmalar, şehirde geçmiş zamanların pek az eserini bırakmıştır. Acayip bir karışıklık içinde bu tarih daima insanın gözü önündedir. Türk kültürünün kendinden evvel gelmiş medeniyetlerden kalan şeylerle bu kadar canlı surette rastgele karıştığı, haşır neşir olduğu pek az yer vardır....”
Ahmet Hamdi TANPINAR, 1946, “BEŞ ŞEHİR”
Ankara, Ulusal Kurtuluş Savaşı öncesinde, esnasında ve Türkiye Cumhuriyeti Başkenti olarak daha sonra önem taşıyan bir kenttir.
Ankara’nın önemi; geçmiş yüzyıllar boyunca zaman zaman artmış, bazen de azalmıştır. Kentin mekansal yapısının en önemli göstergesi olan “Ticaret Merkezi” ‘nin yüzyıllar boyunca geçirmiş olduğu bir süreci incelemek, o kentin geçirdiği evrim sürecini tanımamıza yardımcı olacaktır. Geleneksel sanat dallarının dağılımı, örgütlenmesi ile bunların mekandaki yer seçimleri, ticaret ve hizmetlerin türü ve niteliği ile doğrudan bağlantılıdır.
Ankara’nın geleneksel mal ve hizmet üretiminde, Ankara Keçisi ve “Sof” u ile beraber diğer zanaat dalları, kentin ekonomisinin gelişmesinde, Bedesten, hanlar ve çarşıların oluşumunda etken roller oynamış olmalıdır.
Bu çalışma; Ankara geleneksel kent merkezinin gelişim sürecini, yüzyıllar boyu geçirdiği aşamaları inceleyerek, Ulus Tarihi Kent Merkezi’nin oluşumu hazırlayan olayları ve süreçleri değerlendirmektedir. Geriye dönük, her bir ticari yapının ve mekanın değerlendirilmesi ile ortaya merkez gelişiminin, 15. yüzyıl başlarından 1930’lara kadar olan uzun ve heyecanlı macerası çıkmıştır.
Bugünkü “Eski Ankara” ve “Ulus Tarihi Kent Merkezi” nin niteliğini daha iyi çözümlemek, onu değerlendirerek, korunarak geleceğe aktarılması hedefini kolaylaştıracaktır. Anadolu’daki tüm tarihsel kimliğe sahip kentler için benzer bir çalışma sistematiği oluşturarak, neyi, nasıl ve hangi çerçevede korumak ve değerlendirmek gerektiği saptanmalıdır.
ÖNSÖZ
Bu çalışma; “Ankara Tarihi Kent Merkezi“ nin uzun ve ilginç gelişim sürecini ana başlıklar halinde özetlemeyi hedeflemektedir. Hanlar Bölgesi, Çıkrıkçılar Yokuşu, Uzun Çarşı, Taht’al kal’a, Sulu Han Çevresi, Karaoğlan Çarşısı, Ulus vb adlarla anılan Ankara’nın geleneksel çarşılarının geçirmiş olduğu kentsel gelişim süreci incelenmiştir.
Ankara tarihi kent merkezi, ticaretin ve nüfusun artması ile “Yukarı Yüz” de başlayan gelişmesini “Aşağı Yüz” de sürdürmüştür. Cumhuriyet ilk yıllarında bir Ulus’un ve Cumhuriyet’in yeniden doğuşu ile birlikte “Ulus” adını alarak ovaya doğru büyümüştür.
Bu çalışmada; başından beri bana desteğini esirgemeyen, her aşamasında görüş ve önerilerle çalışmanın zenginleşmesini sağlayan sayın hocam Prof. Dr. Gönül TANKUT’a; 16. Yüzyıl Ankara’sı hakkında değerli bilgilere ulaşmamı sağlayan Prof. Dr. Özer ERGENÇ’e; Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivlerinden yararlanmamı sağlayan Filiz OĞUZ ve Nilgün SARGIN’a, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-u Kadime Bölümü ilgililerine ve bazı Ankara Sicillerinin tercümesinde bana yardımcı olan Dr. Machiel KİEL’e saygı, sevgi ve teşekkürlerimi bu vesile ile sunuyorum.
Bu çalışmanın önceleri CD olarak hazırlanmasında emeği geçen, çizimleri yapan ve destekleyen adını burada sayamadığım tüm dostlarıma da teşekkür etmek gereklidir.
Doğal olarak bu konudaki tüm eksiklikler ve hatalar da bana aittir.
I.1. AMAÇ VE KAPSAM
Bir şehrin mekansal yapısı, şehirsel mekana bağlı eylemler, bu eylemler arasındaki ilişkiler ve bunun şehir mekanındaki göreli olarak yer seçimi olarak tanımlanabilir.
Bir şehirdeki işlevler ise, o şehrin toplumsal yapıdaki yeri ile bağlantılı olarak belirlenmektedir. Şehirlerin belirli bir zaman kesiti içindeki mekansal yapısı, ekonomik yapıya, kültürel yaşantıya ve teknolojik düzeye bağımlı olarak oluşmaktadır. Bir şehrin ekonomik yapısının, teknolojik düzeyinin, sosyal ve kültürel yaşantısının göstergesi olan en önemli kesimi de “Tarihsel Ticaret Merkezleri” dir. Osmanlı-Türk Şehirlerinde; köklü bir ticari örgütlenme sistemi ve ticari yapı geleneği bulunmaktadır. Günümüzde birçok şehrimizin tarihsel ticaret merkezleri, bu geleneğin kısmen de olsa fiziki olarak günümüze kadar ulaşmış kanıtlarıdır. Bu ticari merkezler günümüzde yeniden düzenlenmekte, eski yapılara yeni kullanımlar verilmektedir.
Geleneksel ticaret merkezlerinde bazı yapılar vakıf kökenli olduklarından daha kolay onarılmaktadır. Kişi ya da diğer kamu kuruluşları mülkiyetinde bulunan bazı yapılar ise bu kadar şanslı olmamaktadır. Bu şehir kesimlerini yenilemek, yol ve meydan açmak, ya da daha yüksek rant kazanmak amacıyla yıkımlar yapılmaktadır. Bazen de, gerekli önlemler alınmadığı için yangın, eskime ve çökme vb. nedenlerle bu yapılar yok olmaktadır.
Bu çalışmada, “Ankara (Angora) Şehir Merkezi” nin, 14. sonlarından 20. Yüzyıl başına kadar tarihsel gelişimi, sosyal ve ekonomik yapı ile bu yapının şehir mekanına yansıması incelenmiştir. Bu araştırma; aynı zamanda Ankara Şehir Merkezi'nin restitüsyonuna yönelik bir çalışmadır. Bu amaçla geleneksel ticaret merkezinin, 15. yüzyıldan Erken Cumhuriyet Dönemi'ne (1930'lar) kadar geçirmiş olduğu süreç tarihsel belgelere dayanılarak incelenmiştir.
Ankara şehir merkezinin büyük bir kısmı, parlak bir geçmişten sonra, ekonomik çöküş, geniş alanları etkileyen yangınlar, imar amaçlı eylemler, arsa spekülasyonu vb. nedenlerle yok olmuştur. Bu tür tarihsel araştırmalar, ülkemizde genellikle tek yapı/yapı gruplarına yönelik yapılmakta, şehircilik ölçeklerinde örnekleri bulunmamaktadır. Halbuki, bu çalışmaya benzer bilimsel çalışmalar, çok disiplinli olup, Osmanlı-Türk geleneksel şehir merkezlerinin daha iyi anlaşılması, ilerideki koruma ve geliştirme amaçlı planlamalar için önemli bir girdi sağlaması beklenmelidir.
Bir başka amaç da; geleneksel merkezin restitütif (geriye dönük) olarak açıklanması, günümüzde halen var olan, ya da zaman içinde çeşitli nedenlerle yok olmuş yapıların, konum ve fonksiyonları ile aralarındaki ilişkilerin irdelenmesi ile, şehir bütünü içerisindeki konumunun değerlendirilmesidir.
Bir üçüncü amaç; tarihsel ticaret merkezleri üzerinde benzer nitelikte çalışmalar yapılırken, izlenecek yöntem ve incelenmesi gerekli kaynaklar hakkında yol göstermektir.
I.2. YÖNTEM
Bu çalışmada; tarihi bir araştırma yapılmasının güçlükleri ve dil zorlukları göz önünde tutularak öncelikle arşiv kaynaklarına başvurulmuş, eserler taranmıştır. Eski resim, harita ve planlar incelenmiş; bu belgeler yerinde yapılan gözlem ve saptamalarla birleştirilmiştir. Ankara’ya gelen seyyahların aktardıkları ile, yapıların konum ve yapım tarihleri ile, şehrin incelenen zaman kesitlerindeki fiziki görünümü ve ticaret merkezinin durumu açıklanmaya çalışılmıştır.
Şehrin topografik yapısı, kadastral durum, yapıların konum özellikleri, mahallelerin nitelikleri gibi fiziki yapıyı oluşturan tüm öğeler incelenmiştir.
Ankara'da; yüzyıllar boyu ticaretin başlıca ana malı (meta) olan “SOF” üretimi, şehir ticari merkezinin şekillenmesinde başlıca etmenlerden biri olduğu için üzerinde özellikle durulmuştur. Başlıca han ve ticari yapıların yapılışı, fonksiyon ve diğer yapılarla olan ilişkisi ve çevresel özellikleri, bilimsel kaynaklara dayanılarak açıklanmıştır.
Osmanlı- Türk şehirlerinde, ticaret merkezinin en önemli unsurlarından olan HAN ve BEDESTEN incelenmiş, Ankara'da Hanlar Bölgesi'nin oluşumu ve gelişmesi için gerekli olan koşullar, şehrin ekonomik yapısı göz önünde tutularak değerlendirilmiştir. Bazı araştırmacıların yardımıyla, doğrudan Şeri'ye Sicilleri'ne ve tarihi ticaret merkezi ile ilgili özgün kaynaklara ulaşılması ve değerlendirmeye katılması ile çalışmanın daha da zenginleştiği söylenebilir.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü arşivinden elde edilip, birleştirilerek hazırlanan 1929 tarihli kadastral haritalar üzerinde daha detaylı bir çalışma imkanı sağlanmıştır.
Ankara Şehri İmar Müdürlüğü dosya arşivinden elde edilen 1928 tarihinden sonraki bazı evrak, kayıt ve planlar değerlendirilerek çalışma tamamlanmıştır.
I.3. ANKARA TARİHSEL TİCARET MERKEZİ
MEKANSAL YAPI ANALİZİNDE KULLANILAN KAYNAKLAR
I.3.1. SEYAHATNAMELER, ANILAR VE GEZİ NOTLARI
Anadolu; Avrupa ile Yakın, Orta ve Uzak Doğu Ülkeleri arasında, ana ticaret yolları üzerinde bulunduğundan, Osmanlı’lardan önceki dönemlerde de, çok sayıda gezgin, coğrafyacı, bilim adamı veya asker, çoğunlukla ana kervan yollarını izleyerek Anadolu'ya üç yüzü aşkın inceleme gezisi düzenlemişlerdir(AKTÜRE, S., 1978, S.31).
16. ve 19. yüzyıllar arasında Ankara'dan geçen ve anılarını derleyerek şehir hakkında değerli bilgiler veren seyyah sayısı 30'dan fazladır (EYİCE, S., 1972, S. 68-96).
(Ek I - 16. ve 20. Yüzyıllar Arasında Ankara'ya Gelen Seyyahlar ve Ziyaret Tarihleri).
Ancak, Ankara ile ilgili bazı seyahatnameler, topluca bulunamadığı gibi, bazılarına erişmek mümkün olamamaktadır. Çeşitli seyahatnameler bu çalışma kapsamında ele alınmış, gündelik hayat, sof üretimi, ticaret merkezi ve ekonomik hayat ile ilgili anlatılanlar değerlendirilmiştir.
I.3.2. TAHRİRLER VE NÜFUS SAYIMLARI
Vergi ödeyecek nüfusun doğru ve sistematik bir biçimde saptanmasına olanak veren kayıtlar “Tahrir Defterleri” dir (Defter-i Hakani)(BARKAN, Ö., L., “Türkiye’de İmparatorluk Devirlerinin Nüfus ve Arazi Tahrirleri ve Hakana Mahsus İstatistik Defterleri”, İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt 2., Sayı 1).
Bu kaynaklarda vergi ödeyen hanelerin (Avarız Hanesi) dökümü bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, Osmanlı İmparatorluğu’nda devletin kuruluşundan hemen sonra, öncelikle fethedilen topraklarda yaşayan halkın gelirlerini ve ellerinde bulundurdukları arazinin saptanabilmesi için “Memleket Tahriri” adı altında sayımlar ve yazımlar yapılmıştır.
Tahrirler sonucu tutulan defterler, askere almada, vergilendirmede ve diğer kamu hizmetlerinin gördürülmesinde başvurulan ana kaynak olduğundan büyük titizlikle saklanmıştır (ÇADIRCI, M., 1968,S.109).
Ne var ki, İmparatorluk kuruluşunu tamamladıktan bir süre sonra çeşitli iç ve dış etkenlerle beklenilen olumlu gelişmeleri sürdürememiştir. Kurumların çoğu bozulmaya başlamış, bunun doğal sonucu olarak memleket tahrirleri de bir yana bırakılmıştır. Islahat girişimleri III. Selim ile başlamış ve II. Mahmud ile gelişerek bütün kurumların Batıdaki benzerleri şekline sokulması yönünde sürdürülmüştür.
Osmanlı - Rus harbinden hemen sonra, 1830'da oluşturulan özel bir mecliste, tüm İmparatorluğu kapsayacak bir sayımın yapılması kararlaştırılmıştır. 1830 baharında Rumeli ve Anadolu'da bulunan bütün eyalet, sancak ve kazalarda sayım
yapılmıştır (ÇADIRCI, M., 1968, S.111).
Bu ilk genel nitelikteki sayımın amacı, Anadolu ve Rumeli'deki erkek nüfusun saptanmasıydı. Dinlere göre de ayrım yapılmış, çoğu yerde sayılanların meslekleri de belirtilmişti (AKBAL, F., 1951., Cilt 15). Bu sayımlardan elde edilen bilgilere dayanılarak, Ankara’nın nüfusu, nüfus dağılımı ve mesleklere ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır.
I.3.3. ŞER’İYE SİCİLLERİ
Şer’iye Sicilleri, Şer’i mahkemelerde tarih sırasıyla tutulan belge ve kayıtlardır. Mahkeme tutanakları, verilen kararlar, fermanlar, emir ve tebliğler, sözleşme, senet, satış, vakfiye vb. gibi sosyal, yönetimsel, ekonomik ve askeri bakımdan Osmanlı Tarihinin bilinmeyen yönlerini ve yaşam koşullarını doğru olarak aydınlatabilecek en önemli kaynakları meydana getirmektedir (AKTÜRE, S., 1978, S.22-23).
Ankara Etnoğrafya Müzesi'nde toplanan ve korunan 1013 defterden, 345 tanesi Ankara Şehrine ve bunların 123'ü ise 19. yüzyıla aittir (ERSOY, O., 1964. Bu eserde Şer'iye Sicillerinin tarih sırasına göre bir listesi bulunmaktadır).
Şer'iye Sicilleri'nin Osmanlı - Türk şehirlerinin yapısal analizleri için önemleri, sosyal konular ve gündelik yaşantı ile ilgili başlıca kaynak olmasından ileri gelmektedir. Şer'iye Sicilleri'nin içerdiği başlıca konular aşağıda özetlenmiştir .
i. Her çeşit dava zabıtlarıyla, vesayet, borçlanma, mukavele, senet, satış, vakfiye, vekalet, kefalet, miras ve taksim vb. gibi "fıkıh" ilminin başlıca konularını teşkil eden Şer'i işlemlere ilişkin resmi kayıtlar, narhlar ile esnaf teftişine ilişkin notlar,
ii. Başta hükümdarlar olmak üzere, her derecedeki büyük ve küçük makamlardan, Beylerbeylerine, Sancakbeylerine, Kadılara, Müftülere, Mütesellimlere, Dizdarlara, Defterdarlara, Müderrislere, Mütevellilere, Voyvodalara, Eminlere, Ayan-ı vilayet ve işyerlerine hitaben yazılmış ferman, berat, divan tezkeresi, mektup, rüus, tezkere. vb. gibi resmi mahiyetteki emir ve yazı kopyaları,
iii. Bazı fetva suretleri ile tayin emirlerine ve yangın, sel, fırtına vb. doğal olaylarına ilişkin gelişi güzel yazılmış notlara da rastlanmaktadır.
Şer'iye Sicilleri; sosyal, idari, mali, ekonomik, zirai, beledi, askeri ve siyasi bakımlardan Osmanlı Tarihi'nin bilinmeyen yönlerini ve yaşam şartlarını doğru olarak aydınlatmaktadır. Bugün çoğunun ismi değişmiş, bazıları ekonomik olarak gelişmiş veya gerilemiş ya da terk edilmiş olmalarına rağmen, geçmişte yerleşilmiş olan veya olmayan yerleri aydınlatmaları açısından, kasaba, köy, semt, çiftlik, mezra, aşiret ve cemaat isimlerini içeren bu resmi kayıtlar çok değerli belgelerdir. Narh kayıtları, esnaf teftişine ilişkin zabıtlar, kadıların belediye işlerine de baktıklarını doğrulamakta, o zamanki beledi kaide ve nizamlarını açıkça belirtmektedir
Özellikle, yerli sanayinin korunmasına, ticaret eşyasının ve malların belirli ölçülere tabi tutulmasına ve sık sık kontrol edilmelerine ilişkin kayıtlar mevcuttur. Bunlardan başka, meslek ahlakının kökleşmesinde önemli bir rol oynayan esnaf teşkilatlarına (Loncalara), yiğitbaşılara, esnaf kethüdalarının (Şeyhlerinin) tayin ve azillerine, esnaf isimlerine, istifçilik vb. gibi olaylara karşı mahkemelerce alınan önlemlere ilişkin elimize geçen çok ilginç zabıt ve hükümler, ekonomi ve ticaret tarihimiz için çok önem taşımaktadır.
Arap harfleriyle ve çoğu kez bozuk bir yazı ile yazılmış olan Şer'iye Sicillerindeki bazı terimlerin, özellikle yer adlarının okunması güçtür.
Bu çalışmada, sicillere doğrudan başvurulmamıştır. Ancak, üzerinde daha önce çalışma yapılmış ve dilimize çevrilmiş olanlar taranarak, mahalle adları, han, hamam, cami vb. eserler ve vakıflar üzerinde bir değerlendirmeye gidilmiştir. Ticaret Merkezi ve bu merkezi oluşturan büyük programlı yapılardan yola çıkılarak, sicillerde geçen bazı tanımlamalar, seyyahların aktardıkları vb kaynaklar değerlendirilerek, Ankara Ticaret Merkezi ile ilgili sonuçlara ulaşmak amaçlanmıştır.
I.3.4. VAKFİYELER
Osmanlı-Türk Şehrinde “Vakıf” kurumları, şehirlerin büyümesinde ve gelişmesinde çok önemli bir rol oynamışlardır. Vakfedilen bir taşınmazın hangi amaçlarla ve hangi koşullarla yönetileceğini belirlemek üzere vakıf tarafından mühürlenen ve Şer'iye Mahkemesinde Kadı tarafından mühürlenen belgelere “Vakfiye” ya da “Vakıfname” denilmektedir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivlerinde bulunan 30 bine yakın vakfiye, mimarlık, şehircilik ve restorasyon tarihimizin en önemli bilgi kaynaklarından birini oluşturmaktadır.
Vakfiyeler, yapıların yapılış tarihi, kim tarafından ve hangi amaçlarla yaptırıldığı, onarım tarihi, oda veya dükkan sayısı, kullanım vb. gibi pek çok ayrıntılı bilgi vermektedir. Osmanlı-Türk Şehirlerinde, cami, han, medrese, hastane, içme suları, yol ve köprülerden oluşan bir kompleks olan "İmaret" hayır amacı ile oluşturulmaktaydı. İmaretler varlıklarını, han, kervansaray, hamam, pazar, değirmen ve aşevi gibi kuruluşlarından elde ettikleri gelir ile sürdürmekteydi .
Bu kurumlar, genellikle camilerin etrafında yer alırlardı. (Ankara'da Karacabey İmareti, Hacı Bayram Camii ve İmareti gibi). Vakıflar ise, parasal ve yönetsel bakımdan özerk kuruluşlardı. Kurucu bir mütevelli tayin eder, vakıf çok büyükse genellikle bir de nazır tayin edilirdi. Mütevelli, vakıfla ilgili bütün işlerden sorumluydu. Gelirin çoğalması için önlemler alıp, gerekli yerlere ödemeler yapmak ve bu fonları vakfın amacına uygun olarak kullanmak, çalışanların aylıklarını ödemek, bakım ve onarım işlerini yürütmek gibi. Nazır ise müfettiş görevi görürdü. Vakfın amacına uygun hareket edilip edilmediğini kontrol eder ve vakıfta çalışan bütün memur ve işçilerin senede bir kez bir araya gelerek vakıf işlerini tartışmalarını sağlarlardı. Bu grup memnun değilse mütevellinin değiştirilmesi istenirdi. Devlet ise, o yörenin kadısına veya özel olarak tayin edilen bir müfettişe her vakfın hesaplarını kontrol ve onaylatırırdı. Bütün bu önlemlerin amacı, vakfın vakıf edenin talebi doğrultusunda amacına uygun bir biçimde hizmet görmesini sağlamaktı .
Vakıfların Osmanlı toplumundaki bu gelişimi sadece dini gerekçeye bağlanamaz. Dini nedenlerin yanı sıra, bayındırlık ve ziraat işleri gibi kamu görevlerinin devletin faaliyet alanına girmemesi nedeniyle bu ihtiyaçların karşılanması için, toplumun sosyal yardımlaşma, estetik ve kültür duyguları, bu tür görevleri yerine getirecek ve bunlara ilişkin eserleri kuracak kurumların ortaya çıkmasına yol açmıştır.
I.3.5. SALNAMELER (İl Yıllıkları)
Osmanlı İmparatorluğu’nda, bir Vilayet’deki yıllık olayları derlemek üzere, 1847 tarihinden itibaren Salnameler (İl Yıllıkları) yayınlanmaya başlamıştır . Salnamelerin kapsam ve içeriği günümüzdeki il yıllıklarına benzemektedir.
19. Yüzyılın ikinci yarısı için, bölge ve şehir ölçeğinde mekansal yapıya ilişkin sayısal verilerin en doğru olarak bulunabileceği resmi kaynaklardan biridir. Ankara Vilayeti için 1873 - 1907 yılları arasında toplam 15 Salname yayınlanmıştır.
I.3.6. ESKİ HARİTA, RESİM VE GRAVÜRLER
Kent tarihi üzerine araştırma yapılırken yararlanılabilecek kaynaklara eski haritalar, minyatürler, resim ve gravürleri de dahil etmek gerekir. Çoğu seyahat ve tarih kitaplarında olmak üzere, bir kısmı ayrı olarak basılmış pek çok gravür vardır ve bunlar tarihi araştırmalar için çok değerli kaynaklardır .
Şehirlerimizin geçmişteki durumlarını incelerken, başvurulabilecek en değerli kaynak eski harita ve planlardır. Bu çalışmada; Ankara ile ilgili çok çeşitli harita, plan, fotoğraf, resim ve gravür incelenerek değerlendirilmiştir.
BÖLÜM II
OSMANLI-TÜRK ŞEHİRLERİNDE TİCARİ FONKSİYONLU YAPILAR
II.1. HAN VE KERVANSARAYLAR
Bir ülkeden diğerine, bir şehirden başka bir şehre, at ve develer üzerinde ticari mal nakleden kafilelere “kervan” (karban) adı verilmektedir.
Karayolu ve demiryolu taşımacılığının henüz gelişmediği eski çağlarda, eşkiya saldırısından korunmak için topluluk halinde seyahat etmek zorunluluğundan doğan bu kervanlara yolcular da katılırlardı. Sabah, şafakla beraber yola çıkan kervan, bir günlük yürüyüşten sonra; hayvanlarını dinlendirmek, yem vermek, sulamak, bozulan malları değiştirmek ve bir sonraki etap yolculuk için güç kazanmak amacıyla uyuyup dinlenmek üzere, kervanların bir günlük yolculuk mesafelerinde inşa edilmiş "Han" veya "Kervansaray" larda konaklarlardı
Osmanlı devri, han ve kervansarayları, genel olarak, bir büyük avlu etrafında iki katlı olarak yapılırlardı. Yol etrafındaki cephesinde büyük giriş kapıları bulunur ve bu kapının iki tarafında genellikle bir kahvehane, nalband dükkanı ve araba tamirhanesi yer alırdı. Bazen bu kullanımlar hanların içerisinde de bulunurdu.
Giriş kapısından üstü açık geniş bir avluya girilir ve bu avlunun karşı tarafında ahırlar, arabaları koymaya yarayan bir sundurma ile yanlarda yükleri koymak için depo ve ambarlar bulunur. Avlunun bir kenarından, ahşap veya kagir bir merdiven ile üstteki odaların ön kısmında bulunan dolaşma mekanına çıkılır. Bu sirkülasyon alanı revakla örtülüdür ve odaların kapıları bu mekana açılır. Odalar içinde sedir ve yolcuların ısınması için bir ocak bulunur.
Bazı hanların avlusunda, kuyu, şadırvan ve hayvan sulamak için yalaklar bulunmaktadır. Bazı büyük kervansaraylarda da (Sulu Han dahil) avlu ortasında köşk mescid ya da giriş üstünde bir mescid yer almaktadır (Fotoğraf 1).
Fotoğraf 1 : ANKARA SULU HAN KÖŞK MESCİDİ
Hayvanların bağlandığı kısmın içerisinde, yüksek mastaba şeklinde setler bulunur. Kervancılar buraya hasırlarını, kilim ve yataklarını sererek yatar ve ocaktaki ateşten ısınarak bir yandan da mallarına bekçilik ederlerdi.
Selçuklu ve Osmanlı Hanları, yola ilişkin yapılar olarak görülseler de, zaman içerisinde, özellikle Osmanlı Devrinde Hanlar, yol güvenliğini sağlayan ve yolcuların ihtiyaçlarını karşılayan tesisler olmaktan çok, ticari amaçların ön plana alındığı şehir yapıları olarak gelişmişlerdir (Fotoğraf 2).
Fotoğraf 2 : BARUTÇU HANI (ŞANLIURFA) AVLUDAN GÖRÜNÜM
Osmanlı hanlarının çoğu, külliye olarak inşa edilen büyük camilerin vakıfları olarak yapılmışlar, gelirleri bu cami ve külliyesinin giderlerini karşılamakta kullanılmıştır
II.2. BEDESTEN VE ÇARŞILAR
"Bedesten" kelimesinin aslı, "Bezistan veya Bezzazistan" olup, bozularak Bedestan ya da Bedesten halinde kullanılmaktadır .
Bedestenler, kumaş ve bez satılmak için yapılmış, daha sonraları kıymetli mallar ve antika eşya alım-satımına tahsis edilmiş kapalı çarşılardır (Plan 1).
Plan 1 : YILDIRIM BAYAZID BEDESTEN (BURSA) (Cezar, M., 1983)
“Çarşı" kelimesi ise, Farsça "Cihar -suk" (dört sokak) deyiminden değişerek çarşı şeklini almıştır. Alış-veriş edilen, iki tarafı dükkan, üstü örtülü veya açık sokak ve meydanlara verilen isimdir. Farsça'da üstü kapalı alım-satım yerlerine "Bazar" denildiği ve bu terim batı dillerine geçmiş olduğu halde, sonraları bazar yerine çarşı da kullanılmıştır (Plan 3).
“Arasta" ise, üstü örtülü veya dükkanları saçaklı çarşıların eski ismidir. Acemce "Arastak" (Sakaf), örtü anlamına gelmektedir (Plan 2).
Plan 2 : BERGAMA ÇUKURHAN VE ARASTASI (Cezar, M., 1983)
Plan 3 : BURSA GELENEKSEL ÇARŞI KESİMİNDE HANLAR VE BEDESTENLER (Cezar, M., 1983)
II.2.1. OSMANLI-TÜRK ÇARŞILARININ ORTAK ÖZELLİKLERİ
Bu bölümde İzmir, İstanbul, Bursa, Edirne ve Ankara Tarihi Ticaret Merkezleri incelenerek, saptanan genel karakterler özetle verilmiştir.
• Küçük Yapı Adaları :
Osmanlı - Türk şehirlerinde, sadece dükkanlardan oluşan çarşılarda yapı adaları çok küçüktür. Bu özelliğe Ankara Tarihi Ticaret Merkezi'nde de rastlıyoruz. Yapı adalarının çok küçük olmasının nedeni, uygun boyuttaki iki dükkanın bitişik olarak sıralanmasıdır. Genellikle 2 - 4 metre genişliğindeki dükkanların oluşturacağı adalar da 4 - 8 metre olacaktır. Bu adaların kenarlarında 5 - 7 metre genişlikte yollar bulunduğundan, bu bölgede yol alanı, yerleşim bölgelerine oranla daha çoktur. Genel olarak yol oranı % 50 olup, çoğu kez bu orandan daha da fazladır. İncelenen örnekler arasında 6 metreden daha geniş dükkana rastlanmamıştır
• Tek Katlı Dükkan Dizisi
Tarihi çarşılarımızda, dükkanlar genellikle tek katlı olarak yapılaşmışlardır. 1929 tarihli kadastral Ankara haritaları üzerinde yapılan inceleme bunu doğrulamaktadır. Bazen tek kata çok alçak bir ilave kat yapılmıştır. (Örnek: Edirne - Çilingirler Çarşısı, Ankara - Saraçlar Çarşısı)
• Güneşten Korunma
Çarşılar, genellikle güneşten korunma önlemleri alınacak şekilde, asma ve sarmaşık cinsinden bitkilerle veya çeşitli malzemeden sabit saçaklarla gölgelendirilmiştir. Bazen de, geceleri dükkanı koruyan, gündüzleri de yarısı aşağı inen ve yarısı da yukarı kaldırılarak geniş saçak görevi gören kepenkler kullanılmaktadır. Kapalı çarşılarda, özellikle bedestenlerde, az pencere yapılmasının bir sebebi de korunma ve güvenliktir.
• Depo, Mahzen ve Bodrum Kat
Depo şeklindeki bir ikinci hacime hemen hemen hiç rastlanmamaktadır. Daha çok, küçük sanatlarla uğraşanlarda, hem imalata ve hem de satışa yarayan birçok dükkan içiçe bulunmaktadır (Örnek: Ankara - Demirciler Çarşısı, Sobacılar Çarşısı vb.).
• Yapım Teknolojisi ve Malzeme
Tamamen ahşap olan çarşılar olduğu gibi, kagir olanları ya da karışık bulunanları vardır. Genellikle ön kısımdaki tezgah, camekan vs. gibi kullanımlar hariç, dükkanlar yangına karşı korunabilmek için kagir olarak yapılmış; tuğla veya moloz taş, bazen karışık olarak, bazen de kesme taş teknikleri kullanılmıştır. Tonoz ve kubbeler genel olarak tuğladan örülmüştür. Kemer taşları kesme taş veya tuğladır. Çatı örtü malzemesi genellikle kiremit veya kurşundur.
II.2.2. OSMANLI - TÜRK ÇARŞILARININ ORTAK TİPOLOJİK ÖZELLİKLERİ
• Üstü Açık Çarşılar :
Bir başka yapı ile birlikte ve genellikle zemin katı kullanan tek sıra dükkan tipi (Örnek: Süleymaniye Medresesi Altındaki Tiryaki Çarşısı, İstanbul'da Çuhacı Han, Simkeşhane, Edirne'de ki Rüstem Paşa Hanı, Ekmekçizade Ahmet Paşa Kervansarayı, Bursa'da ki Pirinç Hanı altındaki dükkanlar, Lüleburgaz'da Sokullu Hamamı etrafındaki dükkanlar).
Bir başka yapı altında, açık ve kapalı dükkan tipi (Örnek: İzmir'deki Şadırvan, Başbudak, Kestanepazarı Camileri ile Bor'daki Paşa Cami altındaki dükkanlar.)
Bir yol üzerinde karşılıklı iki dükkan tipi (Örnek: Lüleburgaz Sokullu Külliyesi, Ilgın'daki çarşının bir kısmı ile Sulu Han'ın önündeki Uzun Çarşı bu tipe girmektedir.)
• Kapalı Çarşılar :
Üstü örtülü sokaklar ve bu sokaklarda sıralanan dükkan tipi; Niğde ve Bursa'da Payas ve Ilgın'da bu tür kapalı çarşılar bulunmaktadır. Edirne, Ali Paşa Çarşısı ve Arastası da bu tipe bir örnektir.
• Bedestenler :
Üstü kapalı tek hacim halinde en basit tip; (Örnek: Ereğli Bedesteni).
Ortasında revaklar bulunan etrafı dükkansız tip; (Örnek: Gelibolu Bedesteni, İstanbul Sandal ve Galata Bedestenleri).
İç ve dış kenarlarında dükkan olan tip; (Kütahya, Isparta, Vezirköprü, Tokat ve Ankara Bedestenleri).
Ortası direkli, iç kenarında mahzen şeklinde odalar ve dışarıda da bir sıra dükkan bulunan tip; (İstanbul Eski Bedesten, Bursa ve Edirne Bedestenleri).
II.2.3. OSMANLI-TÜRK ŞEHİRLERİNDE TİCARİ FONKSİYONLARIN
MEKANSAL DAĞILIMI
Anadolu'da çok köklü bir ticari yapı geleneği bulunmaktadır. Bu gelenek çağlar boyunca, toplumun yaşantı ve görüşleri ile bağımlı olarak gelişmiş ve değişmiştir.
Antik Çağ, meydan ve sokakları ile dışa dönük bir kültürü yansıtır. Orta Çağ; Selçuklu Devri ve daha sonra Osmanlı Kültürü, sokak ve avlu düzeni ile daha çok içe dönük bir hayat görünüşünün mekansal yansımasıdır. İç ve dış mekanlar adeta birbiri ile özdeşleşmiş gibidir .
Osmanlı - Türk Şehri örneğinde, bu bütünleşme çalışma yerleri için de geçerlidir. Sokak, ticari faaliyetlerin mekansal dağılımında temel bir öğe olarak görülmektedir. Esnaf grupları, özelliklerine ve lonca düzenine göre kendilerine mahsus sokaklarda, giderek çarşılarda yoğunlaşmıştır (Plan 4).
Ancak, büyük ölçekli ticari yapıların (han, bedesten, hamam vb.) yakın çevre ile uyuşumu, birbirleri ve diğer yapılarla ilişkileri açısından bir planlama düzeyine erişilememiştir .
Ticari yapılar, belirli bir amaç için yapılmış olup, fonksiyon bakımından o zamanki verilerle uyum içindedirler. Ancak belirli bir tasarım düşüncesini ya da mimari düzen çabasını yansıtmazlar.
Şehir, merkez ve mahalleleri ikilisi ötesinde, bir mekansal organizasyon göstermemektedir. Bu bakımdan Selçuk ve Osmanlı Şehirleri benzerlik gösterirler. Selçuklularda organize mekan yaklaşımı, tek yapı ölçeğini aşamamış, külliyelerde bile eksik kalmıştır. Osmanlı Klasik Çağı'nda ise tek yapı mimarisinde büyük gelişmelerin yanı sıra, “Bursa Ekolü” deneyiminden sonra, külliyelerde başarılı ve ustaca organize mekanlara erişilmiştir. Ancak bu beceri, bir merkezin tümünü içermemiştir.
Osmanlı - Türk Şehir Merkezi'nin sabit göstergesi,"merkez camii" (cuma camii) ve "Bedestan"dır. Arı bir Osmanlı tipi olan "Bedestan", gerçekten çarşının odak noktası ise de Bedestansız şehir örnekleri de vardır.
Ticaret merkezi, bu iki yapının etrafında gelişir. Dükkanlar, bunlara yapışık veya ayrık düzende yerleşmişlerdir. Cami ve dükkan ikilisi, ticari ve kültürel fonksiyonların bir cins bileşimidir. Caminin yarattığı talep ile dükkanlardan elde edilen kar, caminin bakımı için vakıfa dönüşerek sürecin bütünlüğünü gösterir. Merkezin önemli yapıları arasında ilişki yoktur ve bir planlama bilinçsizliği söz konusudur (Fotoğraf 3).
Plan 4 : İSTANBUL KAPALI ÇARŞI PLANI
(Plan Kaynak :http://www.kapalicarsihediyelik.com/images/kapalicarsi_harita.jpg)
Fotoğraf 3 : İSTANBUL KAPALI ÇARŞI ÜST GÖRÜNÜMÜ
(Fotoğraf: http://paylasonline.com/resimler/kapal%C4%B1-%C3%A7ar%C5%9F%C4%B1.jpg)
BÖLÜM III
ANKARA TARİHİ TİCARET MERKEZİ GELİŞİM SÜRECİ
III.1. ATPAZARI VE ÇEVRESİ : HANLAR BÖLGESİ TİCARET
MERKEZİ’NİN GELİŞİMİ
Ankara, İç Anadolu'nun kuzey-batısında, Sakarya Nehri'nin kollarından Ankara Çayı'nın geçtiği ova üzerindedir. Orta Anadolu'nun step mıntıkasının kenarında, fakat İç Karadeniz Bölgesinin dağlık yörelerinden uzak bir yerde bulunuşu ve korunmaya elverişli konumu nedeniyle, eskiden beri kervan yollarının uğrağı olmuştur .
Ankara, Osmanlı İmparatorluğu devrinde, başta İstanbul olmak üzere Bursa, İzmir, Manisa, Kayseri, Konya, Karaman gibi önemli ticaret merkezleri ile bağlantılıdır. Yakın çevresinin merkezi ve Ayaş, Çubuk gibi kasaba ve köylerin pazarı durumundadır. Selçuklulardan beri, Konya, Kayseri. Sivas gibi yerlerde, haftanın ve yılın belli günlerinde meydan pazarları kurulmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu devrinde açık pazar alış verişlerinin daha erken devirlerden başlayarak devam ettiği, özellikle Osmanlı-Bizans sınır boylarında, iki taraftan gelen alıcı ve satıcıların aralarında geniş bir mal değiş tokuşu yapıldığı bilinmektedir.
Anadolu şehirlerinde surlar dışına çıkan gelişmeler özellikle XIII. ve XIV. yüzyıllarda görülmeye başlamıştır. Ticaret ve zanaatla ilgili eylemler, surların kervan yoluna en yakın bağlantı sağlayan kapının hemen dışına çıkmıştır. Ankara'da bu eylemler Dış Kale Kapısı önünde ve Atpazarı'na doğru gelişmiştir. Ayrıca, gene bu eylemlerin, Kaleyi kervan yollarına bağlayan yol üzerinde bir meydan çevresinde olmak üzere yoğunlaştığı belirtilmektedir . Ancak, önemli ticaret merkezlerinde yükselen büyük hanlar yüzünden, açık pazar alış verişi biçimindeki ticaret kısmen azalmış veya tamamen ortadan kalkmıştı .
Akdağ, açık pazarların en işlek olanlarına büyük şehirlerde değil, buralara yakın kasabalarda rastlandığını belirtmektedir. Bunun sebebi, büyük ticaret merkezlerinde bu devirde gelişen büyük hanlardan her biri, bir ya da birkaç maddenin dağıtım yeri olarak imtiyaz elde etmeleridir. Bu gibi şehirlerde genel pazarların kalmasına mülk sahipleri ya da vakıf idareleri, imtiyazlarına dayanarak engel olmuşlardır. Açık meydanlardaki pazarlar, bütün maddelerin alıcı ve satıcılarını daha geniş biçimde bir araya topladıklarından, hanların depoluk ve toptan alım, satım işleri çok daralmakta idi. Sadece, ot, saman gibi hayvan yemleri geniş bir yer kapladıkları ve fiyatça da çok düşük oldukları için, hanların bunları da tekellerinde tutmalarında kar görülmemiştir.
Canlı hayvan alım-satımı da gene bu tür açık pazarlarda yapılıyordu. Bu nedenle, Osmanlı-Türk şehirlerinde Ankara'da olduğu gibi "Samanpazarı", "Odunpazarı", "Koyunpazarı", "Atpazarı", "Balıkpazarı" gibi semtler yer almaktadır .
Selçuklu devrinin kervan ticareti yerine, Osmanlılar Devrinde, artan tüketici kitleler önemli bir alış veriş canlılığı yaratmışlardır. Bu sayede şehirlerin toplayıp dağıtma işleri hareketli hale gelmiştir. Bunun sonucunda, önemli maddelerin elden ele devri Pazar hizmetlerini çok arttırdığı için, pazarlıkların kapalı yerlerde geçmesi halinde büyük kazanç sağlanacağı anlaşılmış olmaktaydı. Han içi alım-satım sisteminin bu işleme çok elverişli olması, depolama ve muhafaza kolaylığı, han yapımını teşvik etmiş olmalıdır .
Her han, bir tür malın kapalı pazar yeri olma görevini fermanla tekeline geçirdiği için, burada toplanıp perakendecilere ve esnafa satılan ticaret maddesi başka yerde pazarlanamaz ve toptan satışı yapılamazdı. Hanlar bu toplayıp dağıtma işini yaptıkları malın adını alırlardı .
Osmanlı Devleti'nde, şehirsel yerleşimlerin kendi tüketimleri için tarımsal olmayan üretim örgütleri vardı. Bu örgütler sadece şehre değil, şehrin merkezlik ettiği bölgeye de hizmet ediyorlardı. Şehirlerin bazısı da, hizmeti bölge dışına taşan yoğun üretim ile ülke ekonomisine önemli katkıda bulunabilecek tarzda bir sanat dalında ihtisaslaşmışlardı. Şehirde üretime katılanların hepsi, üyesi oldukları sanayi dalında, ekonomik, malı, idari ve sosyal fonksiyonları bulunan bir kuruluşun üyesiydiler. Osmanlı-Türk Şehirlerinin hepsinde yaygın ve güçlü bir esnaf kuruluşu olan LONCA SİSTEMİ vardı. Bu kuruluş ise gerçekte, 13. ve 14. yüzyılların Ahi hareketinin bir devamı idi .
Osmanlı Devrinde “Lonca Sistemi" olarak oluşan bu sistemin yanı sıra, birçok zaviyenin de daha eski zaviyelerin devamı olduğu görülmektedir. Zaviyelerin babaları ve onların müritleri, çevrelerini ekiyor, tarımla uğraşıyor, evler, ahırlar, mescidler inşa ediyorlardı. Sonra da bu yapıların etrafında halk da yerleşmeye başlıyordu . Ahi zaviyelerinin yerlerini alan sonraki zaviyeler ve Sultanların tesis ettikleri yeni zaviyeler şehirlerin büyümesini etkilemiştir.
Ankara'da Ahiler tarafından yaptırılan en büyük eserlerin, şehrin en eski merkezi olan Atpazarı'nda konumlandığı görülmektedir (Harita 1). Bu yapıların inşa edilmesi, bu bölgede yer alan mahalleler ile ticaret merkezinin gelişmesini çok yakından etkilemiş olmalıdır.
Harita 1 : ANKARA MAHMUD PAŞA BEDESTENİ VE HANLAR BÖLGESİ
(1929 Tarihli Ankara Kadastral Haritaları Değerlendirilerek Çizilmiştir)
Ankara’daki başlıca Ahi Dönemi eserleri aşağıda açıklanmaktadır:
• AHİ ŞERAFEDDİN (ASLANHANE) CAMİİ :
Ahi Şerafettin Mahallesinde, Atpazarı yokuşu üzerinde bulunmaktadır. Ahi Hüsamettin tarafından 689 H.(1290) tarihinde yaptırılmıştır. İç mimarisi, mihrap ve minberi bakımından Ankara'nın en güzel camilerinden biridir. Ahiler zamanında bu caminin önünde Ahi Örgütlerinin toplantı ve törenlerinin yapıldığı bilinmektedir.
• AHİ ŞERAFEDDİN TÜRBESİ :
Ahi Şerafeddin (Arslanhane) Caminin kuzey-doğusunda bulunan türbe, 751 H.(1350) tarihinde yapılmıştır .
• YEŞİL AHİ MESCİDİ :
Yeşil Ahi Mahallesi, Sarıca Sokakta bulunan ve Ahi Hüsamettin tarafından yaptırıldığı bilinen Yeşil Ahi Mescidi 750-795 H. (1349-1392) tarihleri arasında yapılmıştır .
• AHİ ELVAN CAMİİ :
Koyunpazarı, Ahi Elvan Mahallesi, Pirinç Sokak da bulunan bu yapı, Hacı Nizameddin oğlu Elvan Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Elvan Mehmet Bey'in yaşadığı 732-792 H.(1331-1389) tarihleri arasında yaptırıldığı bilinmektedir .
• AHİ YAKUP MESCİDİ :
Ahi Yakup Mahallesi, Gaziantep Sokağında bulunan eser, 794 H.(1391) tarihinde Ahi Yakup Bini Ahi Çelebi Bini Ahi Sinan tamir ettirmiş olduğundan bu ismi almıştır.
Görüldüğü gibi, 13. ve 14. yüzyıllarda yapılmış olan bu dini yapılar, şehrin Kale surları dışında gelişmesinin ilk öncüleridir. Bu dini anıtsal eserler etrafında ticari eylemler gelişmiş, Ahi ve daha sonra Lonca Teşkilatı ile düzenli ticari faaliyet süregelmiştir. Bir sonraki bölümde görüleceği gibi, çoğu 15. ve 16. Yüzyıl yapısı olan Bedesten ile Hanların gelişimi, bu düzenli üretim ve ticaret faaliyetinin giderek artan gelişiminin bir sonucudur.
Ahiler Devrinde başlangıçta sadece debbağ , saraç ve kunduracıları kapsayan Ahi Örgütlerinin, giderek 24 üretim dalını kapsayacak biçimde genişledikleri saptanmıştır .
Ahi Örgütlerinin üretimde bulunduğu zenaat dalları şunlardır :
1. Çiftçiler 6. Çulhacılar 11. Bezazlar 16. Aktarlar 21. Ekmekçiler
2. Debbağlar 7. Hallaçlar 12. İpekçiler 17. Papuçcular 22. Berberler
3. Haytaplar 8. Sandıkçılar 13. Şekerciler 18. Göncüler 23. Keresteciler
4. Nalıncılar 9. Nalbantlar 14. Demirciler 19. Bıçakçılar 24. Yorgancılar
5. Dokumacılar 10. Destegahçılar 15. Leblebiciler 20. Kuyumcular
Bu üretim ve servisler, her biri belirli sokakta yoğunlaşmışlar ve sonraları gelişerek yayılmışlardır. Osmanlı İmparatorluğu'nun Batıdaki yayılışı ve güçlenişi, Anadolu'da düzen ve güvenliğin sağlanması, şehirlerin hızlı ve birer açık şehir şeklinde büyümesine sebep olmuştur. 15. yüzyıldan itibaren Batıdaki şehirler için savunma zorunluluğu kalmamış sayılabilir .
Sur dışında gelişmenin bir başka nedeni de, refah ve dolayısıyla nüfusun hızlı bir şekilde artmasıdır.
Tüm bu nedenler, Ankara'nın en eski ticaret merkezi olan Atpazarı ve çevresi, Hanlar Bölgesi Ticaret Merkezi'nin gelişimini belirleyen etmenlerdir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1957 Ankara Seli ve Ankara'nın Dereleri : Mehmet Tunçer Sunumu (18.10.2024)
"1957 Ankara Seli ve Ankara'nın Dereleri" ‼️ 11 Eylül 1957 tarihinde Hatip Çayı (Bent Deresi) taşkınının yol açtığı sel, Ank...
-
Ankara’da Vakıf Mülkiyetindeki Bedesten ve Hanların Gelişimi ve Şehir Ekonomisinin Dönüşüm Süreci (15-20.YY) Bu Bildiri 5 Mayıs 2014 t...
-
H. Cengiz TÜRKSOY Şehir Yüksek Plancısı (ODTÜ) GİRİŞ: Başkent oluşundan bu yana Ankara'da yaşanan gelişme ve değişme süreci, Türkiye Cum...
-
VANDALİZMDEN ZOR KURTULAN ROMA TİYATROSU “ARKEOPARK” OLACAK (Ağustos 2020) (1. Bölüm) Prof. Dr. Mehmet Tunçer Çankaya Üniversite...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder