4 Aralık 2009 Cuma

GAZİ, 27 ARALIK 2023’DE (YENİDEN) ANKARA’YA GELSE İDİ...


Adı Oğuz, Soyu Oğuz,
Boyu Oğuz, Töresi Oğuz,
Kendi Bey' ini kendi seçer,
Çağ kapayıp çağ açar,
Vatan için serden geçer,
Doğrularla hemhal olan,
Yiğitlikte aslana emsal olan,
Dürüstlükte dünyaya timsal olan, onlar...
Anadolu' yu yurt yapan
Selçuklunun temelinde onlar vardı,
Üç kıtada at koşturan
Osmanlının özünde onlar vardı...

27 Aralık 1919 ' da Dikmen sırtlarında Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk' e " Paşam seni görmeye geldik, bu vatan uğruna ölmeye geldik " diyerek bu Cumhuriyetin temelinde onlar vardı.
Seymen Alayları Türk' ün bunalımlı ya da geçiş dönemlerinde kurulurdu. Bu günler " Kızılca Günler " olarak anılırdı.
19 Mayıs 1919 ' da Samsun' da yakılan meşalenin, Erzurum ve Sivas ' tan sonra son ayağı Ankara idi. Bunu bilen binlerce atlı, yaya Seymen ve halk Ankara 'nın her kesiminden Ata ' yı karşılamaya geldiler. Ulu Önder bu manzarayı görünce çok şaşırdı ve duygulandı. " Merhaba Efeler, neden geldiniz, niye zahmet ettiniz ? " diye seslenir. Seymenler hep bir ağızdan yukarıdaki cümleleri söylerler. Ata " Fikrinizde sabit misiniz ? " diye tekrar sorar. Hep bir ağızdan " Andolsun " diye bağırırlar. Ata " Varolun yiğitler ! " diye karşılık verir. Peşisıra davullar vurmaya, zurnalar çalmaya başlar. Uzun yıllar semaları gölgeli olan ve umutların sönmeye başladığı Anadolu 'ya Ankara ' dan bir güneş doğar ve Seymenler yeniden dönmeye başlarlar. Türk, töresi gereği yine dar günlerde liderini kendisi seçmişti.

Silindi mi maşrapamın kalayı
Dizildi mi Seymenlerin Alayı
Düşmanları öldürmenin kolayı
Koç gibi meydanlarda dönenlerdeniz
Biz vatan uğruna ölenlerdeniz.
Bu dünya tarihinde eşine ender rastlanılan bir sivil halk hareketidir ve Milli Mücadele ' de Ulu Önder ' e ve Kuvayı Milliyecilere moral ve güç vermiştir.
İşgalci İngiliz komutan Vitol Alagöz Köyü ' nde Türkoğlu Ali Ağa ' nın evine gelerek " Neden bizi çağırmıyorsunuz, uzaklardan geldik, misafiriz " dediğinde " Sizi biz çağırmadık " diye cevap verir. İngiliz ısrarında devam edip " Ev sahibi nerede, biz misafiriz " deyince tokat gibi, kurnazca bir cevap alır.

" BİRAZ SABREDİN, PEK YAKINDA EVİN GERÇEK SAHİBİYLE SİZİ TANIŞTIRIRIZ "
Ata ' nın Sivas ' tan Ankara ' ya hareket ettiğinin haberini almıştır zira.
Evet, evimizin, yurdumuzun, kurtuluşumuzun ve Cumhuriyetimizin sahibi iyi ki Tanrı seni bize kurtarıcı olarak göndermiş, iyi ki bizim Atamız olmuşsun. Sen Türklerin Yalvaç 'ısın... Hoş gelmişsin ve iyi ki senin askerlerin olmuşuz... Ömer Faruk Demirbeye teşekkürlerimle..






Sanırım Mustafa Kemal yeniden Ankara’ya gelse idi arayacağı ilk şey, Dikmen sırtlarındaki Bağ evleri ve onu karşılayan coşkulu Seymenler olurdu.. Ankara’nın bozkırını, Ankara Ovası’nın yeşil/sarı/kırmızı renklerini ve yalçın Kale siluetini arardı..

Dikmen’deki anıtı görür, “keşke her yere anıt dikmek yerine, gerçekten benim düşüncelerimin izinde gitseydiniz “ der miydi bilemem..

Planlı kentleşme, çağdaşlaşma uğrunda bu kadar mücadele verip de, makro plansız her yöne doğru gelişen Ankara’ya şaşardı.. Ankara’nın ilk imar planını yapan Prof. Jansen’in 1938 yılı sonunda işine son verildiğini öğrenince; “planlı kentleşme ve çağdaş Başkent” kurma yolundan ne kadar çabuk saptığımızı görüp üzülür, hele hele gecekondularla sarılı Ankara’yı görünce gözlerine inanamazdı herhalde..

Ama, Çayyolu, Eryaman, Batıkent benzeri bazı planlı, nisbeten çağdaş çevre kalitesine sahip kent köşelerinde bu kızgınlığı biraz geçer, ”daha iyisini yapabilirsiniz..” sözcükleri ağzından dökülürdü..

Atatürk Bulvarı’nı izleyerek Çankaya’ya geldiğinde; her iki tarafta yükselen bloklara, Yenişehir’in üç kez yıkılıp yeniden yapılaşmasına hayret ederdi.. Hele Kızılay binasının yerinde yerler estiğini görünce...



Bulvar, Yenişehir ve Güven Anıtı’nın yerinde yeller esen yeşil dokusu..Sol köşe Kızılay’ın bahçesi..

Gençlik Parkı’nı gezse ve kendi adı verilen Kültür Merkezi’nin çevresinde bir dolaşsa derbederlik, bakımsızlık, plansızlıktan buraların ne hale geldiğini görür ve üzülürdü sanırım..

Güvenpark’ın köşesinden otobüs, minibüs durakları için yer ayrıldığını, AOÇ’nin her köşesinden kırpıldığını görür ve sanırım kızardı.. Ancak, Göksu Parkı, Altınpark, Seymenler Parkı, Kuğulupark gibi çağdaş ve nitelikli parklarda biraz dinlenir, kahvesini yudumlar ve kızgınlığı geçerdi..
Ulus meydanı çevresine, hele Kale’ye gitmemesi için gayret göstermek gerekli.. Çünkü “Kale’nin üzerine bir fanus kapatıp, onu gelecek için saklamak” fikrinin henüz gerçekleşemediğini, sadece Hacıbayram’da bir meydan düzenlemesi yapılarak, çevredeki yapıların yıkıldığını, yeni-tarihi eserler yapıldığını ve onarılamadığını görmemesi gerekli.. Ama, Anadolu Medeniyetleri Müzesini, R. M. Koç Müzesini, Erimtan Müzesini, Satranç Müzesini, Kale çevresindeki sanat galerilerini  gönül rahatlığı ile gezebilir..





Kale içinde sur üstünde tarihsel (!) kondular..


Dolmuşa, otobüse değil de, Ankaray’a ya da Metro’ya bindirerek, “işte, Paşam Çağdaş Başkent Ankara” demek için de, çok fazla bir toplu taşın aksımız da yok..
Ama, iyi yolda olduğumuzu, kent çevresindeki toplu konut alanlarının hızlı toplu taşın araçlarıyla yakında kente bağlanacağını söyleyerek, “dolmuşlu, işportalı ve gecekondulu” kentimizi saklayabiliriz mavi gözlerinden!



Çağdaş apartman yerleşkesi Ankara...

Kışın hava kirliliğinin bir kara bulut gibi örttüğü Başkent’in doğal gaz ile her noktasına kadar ısıtılacağını ve böylelikle “kaçak kömür” e geçit verilmeyeceğini söyleyebiliriz..
Az da olsa var olan yaya bölgelerine götürüp, gezdirebilir ve bu bölgelerin özellikle Kızılay, Ulus gibi kent merkezinde ve Batıkent, Çayyolu, Bahçelievler, Tunalıhilmi, Keçiören, Etlik gibi alt merkezlerde de yaygınlaştırılacağını söyleyebiliriz (eğer yapabilirsek!!)..



Benderesi, İncesu deresi, Ankara Çayı, Dikmen deresi, Kavaklıdere vb akarsulardan hiç bahsetmeyelim daha iyi.. Hepsinin üstünü kapatıp kanalizasyona çevirdiğimiz anlaşılmasın bence..





Üstü örtülen Bendderesi...

Bunun yerine, İmrahor Vadisi, Eymir ve Mogan göllerini nasıl koruma (!) altına aldığımızı anlatalım.. Ama, çevre kirliliklerini, göl ve baraj havzalarından geçen viyadükleri ve otoyolları nasıl gizleyeceğiz bilemiyorum doğrusu..

En iyisi mi bütün bunları hiç düşünmemek, ama ya bir gün hepimiz birer Mustafa Kemal olup da Dikmen sırtlarından Ankara’ya çıkıp gelirsek...

Kalın sağlıcakla..

Mehmet Tunçer
Çankaya Üniversitesi



1 yorum:

  1. Omer Cumhur Özden

    Üstadım, araştırma ve tespitlere dayalı, son derece güzel ama güzel olduğu kadar iç burkan bir Ankara panaroması okuduk sayenizde ... teşekkürler.... Ama bana sorarsanız Hikaye bu ya !! Gazi ayaklanıp gelecek olsa bence çevre yolu üzerinden şehrin içerisine hiç uğratılmadan , aracın cd sinde de Ankara oyun havaları dinletilerek hızla geçmesini sağlamak lazım....yoksa kahrından bir kez daha ölürdü,,,,,,,

    YanıtlaSil

1957 Ankara Seli ve Ankara'nın Dereleri : Mehmet Tunçer Sunumu (18.10.2024)

  "1957 Ankara Seli ve Ankara'nın Dereleri" ‼️ 11 Eylül 1957 tarihinde Hatip Çayı (Bent Deresi) taşkınının yol açtığı sel, Ank...