Bu sitedeki yazılar, Ankara üzerine akademik çalışmalarımdan oluşmaktadır. Yazılar bilimsel şehircilik, koruma ilkeleri ve gözlemlerimin sentezi ile oluşturulmuştur. Hiçbir politik amacı bulunmamaktadır. Tamamen Başkent Ankara'nın daha çağdaş, daha yaşanabilir bir şehir olması hedefine adanmıştır.
4 Aralık 2009 Cuma
27 ARALIK 2007’DE ANKARA’YA –YENİDEN- GELSE İDİ.. (2)
Geçtiğimiz yıllarda benzer bir yazıyı Atamızın Ankara’ya ilk gelişini anmak amacıyla yazmıştım. Bu yazıda da acaba neler olurdu diye düşünmeye devam ediyorum. “O” sanırım Dikmen sırtlarından yeniden Ankara’ya gelse idi, gene Seymenler O’nu karşılar ve Ankara Türkülerini dinleyerek mutlu olurdu.
Anısına dikilmiş heykelin arkasına yığılmış Temiz Hava Şehri (!) ni ve Dikmen sırtlarına dikilmiş blokları görünce irkilirdi. Gölbaşı’na doğru bakarsa Eymir Gölü çevresindeki yeşil kuşağı görerek en büyük ideallerinden birinin “Bozkırı yeşertme” nin kısmen de olsa gerçekleşme yoluna girdiğini görerek ümitlenirdi.
Göllerin giderek sazlarla kaplanması ve küçülmesi, kirlenmesi canını çok sıkardı muhakkak..
Gölbaşı Mogan Gölü’nde kuraklık nedeniyle sular çekilince kıyı bölgelerde yosunlaşmalar meydana geldi. Son iki ay içerisinde yaklaşık bir metre kadar düşen su seviyesinin daha da düşeceği belirtildi. Mogan’a su girdisi olmaması halinde Ağustos ayı içerisinde koku başta olmak üzere kıyı bölgelerde bataklıklar oluşacağı öne sürüldü. http://www.arkitera.com/haberler-tarih_d13wm7y2007.html
Göllerin çevresinden geçirdiğimiz otoyolları ise hiç göstermemek gerek! Tabii karayolları taşımacığını demiryollarına, özel araçları da toplu taşımacılığa tercih ettiğimizi söylemeyelim.. 1945’lerden bu yana doğru dürüst demiryolu yapmadığımızı söylersek kızabilir ..Çünkü; “Anayurdu demir ağlarla örmek” büyük ideallerinden biri idi..
İşte "Kültür Köprüsü" Dikmen'de..
Yenişehir’e doğru giderken, göreceği gecekonduları nasıl “dönüştürdüğümüzü” ve nasıl “ıslah” ettiğimizi, müteahhitleri nasıl zengin edip, altyapının çok zor ulaştığı bu kesimleri nasıl yağmalattığımızı önce, sonra 5-7-10 katlı olarak nasıl yenilediğimizi apartman blokları ile… Anlatarak canını sıkmayalım.
Güzelim, Dikmen, Keçiören, Etlik, Gaziosmanpaşa bağlarını önce gecekondu işgaline uğratıp sonrada “ıslah” “dönüşüm” vb kavramlar icad edip yok ettiğimizi zaten görecektir. Belki en güzel vadilerimizden biri olan Dikmen Vadisi’ni gezdirebiliriz, tabii çevredeki betonlaşmayı, 20 katlı “kültür” köprülerini nasıl anlatacağız bilemem doğrusu.
Dönüştürülen bir gecekondu alanı: Bendderesi
Planlı bir “Başkent” olma idealinden epeydir vazgeçtiğimizden, parsel parsel yıkıp yok ettiğimiz Bahçelievler’i, Mebusevleri’ni, Yenimahalle’yi, Varlık Mahallesi’ni, Güvenevler’i, Cebeci’yi gezdirmeyelim.. hatta o beton bloklar arasında kaybolan yeşil alanlar, küçülen okulları, yok olan spor alanlarını, önce üstü örtülen sonra çok katlı “Pazar” yerlerini hiç birimiz görmesek, hatırlamasak de olur..Çağdaş, medeni (asri) yerleşim yerlerini kat mülkiyet kanununa kurban edip 15-20 kez yoğunlaştırdık, her yıl yetmeyen altyapıları değiştirip müteahhitleri zengin ettik, sürekli kaldırım kaplamaları ile oynadık mı diyeceğiz! Kentte yaşayanları sinir hastası yapıp, çıldırtan kazılar, altyapı üst yapı aktarımları, durak, tabela değiştirmeleri ile paralarımızı çar çur edip en pahalı kentsel gelişim sürecini yaşadık ama hiç de mutlu olmadık mı diyeceğiz!
Bunun yerine gene de bir miktar düzenli ve planlı (ama çağdaş olamayan hala) kent parçalarını gezdirebiliriz.. Batıkent, Eryaman, Çayyolu gibi..Ama herhalde gene “daha iyisini yapabilirdiniz” diyebilir.
Adını verdiğimiz BULVAR’ı herhalde hiç tanıyamayacak, bugi bugi kavşaklardan Kızılay’a ulaşmaya çalışırken acaba neredeyiz?? Diye şaşıracak..Hele Kuğulu Kavşaktan aşağı doğru Bulvar’ın bulvar’lığını yitirdiğini, yayaların yürüyecek bir izlerinin dahi kalmamış olduğunu görünce sinirlenebilir..Ama ne fayda artık BULVAR yok! Ama hızla Çankaya’ya çıkabilirsiniz Paşam! Bütün tepkilere rağmen inşaatı yapan belediye Başkanımız; “ayrıca metro hatlarını da en kısa zamanda hizmete açacağız “ diyebilir sakinleştirmek için..
Bakın sevgili öğrencim Eser ATAK neler yazmış;
Anakent Belediyesi tarafından Kuğulu ve Kavaklıdere kavşaklarında battı-çıktı kavşaklar yapılıyor. Kavşakların yapılış amacı, artık yıllardır hepimizin ezbere bildiği gibi, ''trafiğin kesintisiz akıtılması.'' Belediye yönetimine göre buradaki trafik sorununun (taşıtların ışıklarda beklemesinin) çözümü için bu kavşakların yapılması gerekiyor. Ancak bu kavşaklardan sonra bölgenin trafiğinde zincirleme sorunların yaşanması kaçınılmaz gözüküyor.
Akay ve Kızılay tıkanacak
Kavşakların yapımının ardından, akışkanlığa güvenen taşıtlar nedeniyle öncekinden daha fazla taşıt Atatürk Bulvarı'nı kullanmaya başlayacak. Çankaya yönünden herhangi bir ışıkta durmadan gelecek taşıtlar Akay Kavşağı'nın Kızılay yönündeki dar iki şeridine ve Kızılay Kavşağı'na yığılacak. Yani yapılan bu kavşaklar, trafiği yukarıdan alıp aşağıya taşıyacak.
Tunalı boğulacak
Projede Polonya Caddesi Tunalı'ya doğru tek yön hale getirileceği için hem Ayrancı'dan gelenler, hem de Gaziosmanpaşa'nın tüm trafiği Tunalıhilmi Caddesi'nden geçecek. Şimdiden görüldüğü üzere, artık Tunalı'da kısa süreli alışveriş için bile yol kenarında duraklamak yasaklanacak…..
Yaya güvenliği azalacak
Atatürk Bulvarı'nın Kızılay yönündeki geniş yaya kaldırımlarının kavşak projesi için ağaçlarıyla birlikte ortadan kaldırıldığını şimdiden görüyoruz. Proje kapsamında yaya trafiğinin yoğun olduğu ve otobüs duraklarının bulunduğu Kuğulupark tarafındaki kaldırımlar daraltılacak. Bu durum, yayaların yol yüzeyine taşmasına yol açarak can güvenliklerini tehlikeye atacak.
Yaya kazaları ve ölümleri artacak.
http://www.yapi.com.tr/turkce/Haber_Detay.asp?NewsID=49473
Kızılay’ın güzelim binasının yerinde yeller estiğini, Yenişehir’in 2-3 kez yıkılıp yeniden yapıldığını anlayınca “herhalde çılgın bu Türkler” demeyecek! Kavaklıdere Bağlarını da oteller ve işhanları ile yok ettiğimizi de bilmemeli.
Kavaklıdere üzüm bağlarında yeşeren binalar
(Fotoğraf http://www.otokiralamaank.com/files/Karum.jpg)
İncesu, Ankaraçayı, Bendderesi ve diğer akarsular nerede diye sorarsa şaşırıp “bilmiyoruz “diyebiliriz. Hakikaten gençler bilmiyor böyle dere ve çaylar olduğunu kentte! Dere ve çayların üstünü örtüp kanalizasyona çevirdik, üstüne de harika asfalt yollar yaptık dersek işte o zaman kıyamet kopacak mutlaka.. “Bozkırda yaşayanlar bu akarsuyun kıymetini bilmez ise işte böyle susuz kalır, şehir de yeşil akslardan, göllerden, su kıyısı gezintilerinden mahrum olup çölleşir!” diyebilir.
“Tez elden akarsuları yeniden ele alın, var olanları (Çayyolu deresi gibi) koruyup çevrelerinde yürüyüş yolları, mesire alanları düzenleyin..”
O zaman tabii Gazi Orman Çiftliği’ni hiç göstermeyelim derim..Nedeni için yazdığım yazıya bakın lütfen.
Yakında Ulus’u da yıkacağız, demeyelim sakın ha! İşte o zaman “getirin bana çizmelerimi!” diyebilir..
Mutlu, bol yağışlı bir Aralık ayı dileklerimle..
. Bu yazı "Türkiye Kültür Araştırmaları Grubu Bülteni 17 / 1 Ocak-Şubat 2005 'de yayımlanmıştır.
• Ankara Magazine Dergisi, “Kent ve Çevre Köşesi”, Aralık 2007, SAYI 70, s.64-65'de yayınlanmıştır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
MEDUSA 'NIN 35. YILI : PATARA / GELEMİŞ TOPLANTISI (29-30-Temmuz 2024)
Değerli çevreci Pamir Yılmaz ın Medusa Tesislerinin Patara’daki 35. Yılı çerçevesinde düzenlenen ve "Patara ÖÇKB ve Gelemiş KAİP" ...
-
Ankara’da Vakıf Mülkiyetindeki Bedesten ve Hanların Gelişimi ve Şehir Ekonomisinin Dönüşüm Süreci (15-20.YY) Bu Bildiri 5 Mayıs 2014 t...
-
H. Cengiz TÜRKSOY Şehir Yüksek Plancısı (ODTÜ) GİRİŞ: Başkent oluşundan bu yana Ankara'da yaşanan gelişme ve değişme süreci, Türkiye Cum...
-
VANDALİZMDEN ZOR KURTULAN ROMA TİYATROSU “ARKEOPARK” OLACAK (Ağustos 2020) (1. Bölüm) Prof. Dr. Mehmet Tunçer Çankaya Üniversite...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder