MUŞ BULANIK’DA SAĞLIK OCAĞI’NDA YAŞAM
Ankara, 15.05.2021
Gaziler sitesinde bir kısmı koruluk haline getirilmiş düz bir platoda
yürürken sağdaki evlere baktığım zaman Bulanık'ta ki lojmanlarımızı hatırladım.
İlkokul 3 (kısmen) ve 4. Sınıfları okuduğum Bulanık’dan hatırladıklarım çok az
ne yazık ki..
Bulanık Sağlık Ocağı
(günümüzde)
Bu ikiz tek katlı evler Muş’un Bulanık kazasının Sağlık Ocağı’nın lojmanları idi.. Elektriği yoktu, gaz ve lüks lambası ile aydınlatılır, soba ile ısıtılırdı..
Sağlık ocağına Amerikan yardımı olarak bir jeneratör geldi, bir boş depoya
kuruldu ve günlerce uğraşıldı, tesisatlar çekildi…Hayatımın en heyecanlı
günlerinden biri “elektrik” ile aydınlanacaktık o gece!
Vee yandı pırıl pırıl bir gece geçirdik ancak heyhat, ertesi gün jeneratör arıza yaptı.. Kayışı kopmuştu ve koskoca alet devre dışı kaldı biz de gaz lambamıza ve lüks lambamıza geri döndük üzüntü ile.. Aylarca yedek parça gelemedi ve sonunu hatırlamıyorum..
İlkokulda
kullandığımız ileri teknoloji (!) aydınlatma
Bulanık'ta kışlar çok sert ve müthiş kar yağışlı neredeyse 1 metreyi geçkin kar yağıyor ve lojmandan okula doğru kapıcımız galeriler açıyor, o galerilerin içinden yürüyerek gidiyoruz.. Çoğu zaman da mutluluk ! okul tatil oluyordu..Kızakla kayıyor, hatta kar o kadar yığılıyor ki pencerenin önüne, dama çıkıp damdan aşağıya kayıyoruzJ
En küçük kız kardeşim Seval, bu koşullarda, soğuk bir Aralık günü burada dünyaya geldi.. Tamamen saçsız doğduğu için ona çok sevilsin diye ve de herhalde Meral ve Zühal ile kafiye olsun diye Seval adını verdiler..
Hepimiz O’nu çok sevdik, Meral ve Zühal ile bir battaniyenin içine koyup
iki ucundan tutup sallar uyuturduk, biraz büyüyünce de bütün kardeşlerime
okuduğum kitapları sıra ile ona da okudum.. Giderek artık ezbere bildiğim Ayşegül,
Cin Ali, Tom Sawyer’ler, Deniz Altında 20 000 Fersah, 80 Günde Devrialem vd..
Bulabildiğim En Eski Fotoğraflar
Bizim evin yanından aşağı doğru inen dik bir yokuş vardı orada ilk
bisikletim ve inerken aşağıya bir keresinde – belki de bir çok kereJ tepetaklak yuvarlanmıştım .. Her
tarafım yara bere içinde kalmıştı..
Bisiklete binmeyi sanırım burada ilkokul 4 sınıfta öğrendim ve iki tarafta
küçük tekerlekli denge tekerlekleri ile önce o iki tekerleği kullanarak sonra
da birini kaldırıp tek taraflı denge kurarak.. Vee bazen düşerek bazen
yuvarlanarak bisiklet maceram başladı..
Doktoroğlu olduğum için tabi yaram berem hemen sağlık ocağında tedavi
ediliyordu.. Sağlık ocağı önünde bir tepe önünde verimli tarlalar vardı ..
O yamaçtan inince düzlükte önce 2 tane taş koyup – sonra da direk dikerek belirli
bir uzaklıkta öbür kaleyi inşa ettik. Daha sonra yere çizgi çizerek sanırım
çimento ve kireç bularak inşaatlardan yere bir ortaya yuvarlak çizdik.
İki kalenin önüne santra çizgilerini çizdik ve kendimize bir futbol sahası
yaptık..
Tabi bu futbol sahası daha sonra bizden büyük abiler tarafından ele
geçirildi ve onlar zaman zaman zaman gerek burada maç yapmaya spor yapmaya
başladılar..
Babamın getirdiği güzel bir futbol topu içi lastikli şişirmeli ve şimdiki
toplardan çok daha güzel görünen gözümüze sarı lacivert topu..-ben Fenerbahçeli
olduğum için sarı lacivert seçmiş- getirmiş canım babamJ
Ve bu topun lastik içini şişirdik bisiklet pompamızla ve ben büyük
heyecanda topu alıp aşağıda oynayan abilerin yanına gittim.. Birkaçı da benim
sınıf arkadaşımdı galiba emin değilim ama pırıl pırıl bir topla geleni görünce
hemen beni bir takıma dahil ettiler.. J
Vee ondan sonra belki de haftada 3 gün 5 gün okuldan geldikten sonra futbol
maçlarımız başladı..
Bu bir spor macerasından çok yüksek sesli bağrışmalar ve omuz atmak, tekme atmak, birbirimizi
yumruklamak gibi çeşitli spor dallarını da beraberinde getiriyordu J Böylece bisikletten düşerek yaralanan artakalan
yerlerim de futbolda perişan oluyordu Ama ben bunları tabii çaktırmıyorum
evdekilere..
Bu macera, top iyice lime lime olana kadar ve 2-3 kere yenilenene adar sürdü ve Bulanık’tan ayrılınca başka yerlerde de devam etti..
Özellikle Bahçelievler’deki meşhur Abdi Paşa Çiftliğinde..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder