Prof. Dr. Mehmet Tunçer (Çankaya Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü)
* Hacıbayram Veli, çok ulvi ve mütevazi bir insan. O mütevaziliği nedeniyle de çevresine çok büyük bir hayran kitlesi, yani mürit toplamış. 15. yüzyılda ise bu insan ölçeğinde camiiyi (Hacıbayram Veli Camii) yaptırmış.
Hacı Bayram-ı Veli Camisi; Bayrami Tarikatının Anadolu’da yayılması ile ilgili olması açısından anıtsal bir örnek oluşturmaktadır. Bu anlamda, özellikle Anadolu’da yaygın olan bir dini inanışa ait tüm öğeleri ile onu yansıtan mimari bir delil teşkil etmektedir.
Ayrıca, Camii ve çevresinin farklı kültürlere ve dönemlere ait barındırdığı katmanlar: örneğin Roma Dönemine ait Augustus Tapınağı, Hacı Bayram Camii ve Türbesinin birlikteliği bu alanın çok kültürlü evrensel değerinin somut kanıtıdır.
Ayrıca, Camii ve çevresinin farklı kültürlere ve dönemlere ait barındırdığı katmanlar: örneğin Roma Dönemine ait Augustus Tapınağı, Hacı Bayram Camii ve Türbesinin birlikteliği bu alanın çok kültürlü evrensel değerinin somut kanıtıdır.
Başka dinlere o kadar saygılı ki orada bulunan tapınağı yıktırmamış. Roma dönemi tapınağı Augustus mabedi yanında duruyor. Tapınağı yıktırmadan yanına, hatta tapınağı koruma altına bu mütevazi camiiyi yaptırmış. 15. yüzyıldan itibaren Ankara'nın önemli dini eserlerinden biridir.
Biz ne yapıyoruz, ne yaptık. Hacıbayram Camii'nin korunması için plan ve projeler ürettik. 1980’lerin başından bu yana hem Mehmet Altınsoy hem de Murat Karayalçın zamanında Hacıbayram Çevre Düzenlemesine ilişkin Koruma Planları ve Meydan düzenleme projeleri hazırlandı.
HACIBAYRAM ÇEVRESİ İLK ONAYLI KORUMA PLANI (Solda) (1984) ve MEYDAN DÜZENLEME PROJESİ (1999) (Hazırlayan Ankara Büyükşehir Belediyesi- M.Tunçer Arşivi)
*İstanbul'da Eyüp Sultan ve Topkapı neyse, Ankara için de Hacıbayram Veli odur. Hacıbayram'ın çevresindeki binalar yıkıldı. Oraya büyük bir meydan yapıldı. Yıkılan binaların yerine merdivenler yapıldı. Aslında bu yapılan doğru bir şey değildi.
Melih Gökçek döneminde; 2003-2004 yıllarında Hacıbayram yeniden ele alındı. Ulus projesi sahiplenildi. Yeniden projeler yapıldı.
*Camii altında höyük olmasına rağmen, höyük altına 4-5 katlı otopark yapıldı. Höyük kazıldı. Tarihte ilk defa böyle bir şeyle karşılaşılmıştır. Höyük altına otopark yapan tek milletiz. Höyüğün içine otopark eklendi. Caminin altına da, son cemaat mahallinin altına da kadınlar mahfili eklendi.
Mimarlar odası, şehir plancılar odası, peyzaj mimarlar odası davalar açtılar. Bir iki davada bende bölgede bilirkişiydim. AVM tarzı Hacıbayram Camii etrafını çevreleyen 8 bin metre kareden büyük çarşı ve dükkânlar yapıldı. Ben Hacıbayram AVM'si diyorum.
HACIBAYRAM CAMİSİ ÇEVRESİNDEKİ TARİHİ YAPILARIN YIKILARAK YAPILAN ÇARŞILAR (Karşılaştırma ve fotoğraf: Ahmet Soyak)
Altı otopark, üstü kebapçılar felan. Yani sen kebap yiyerek cenaze seyrediyorsun. Böyle bir şey dinimizde de yok zaten. Meydan iyice büyütüldü, kent meydanı gibi oldu. Birtakım sonradan mihraplar konuldu.
En önemlisi Augustus mabedine zarar verecek bir havuz yapıldı. Bu havuz meselesi antik Roma duvarlarına zarar veriyor. Altı da zaten höyük, sızma yapabilir. August mabedinin yazıtı da çok önemlidir. Dünyanın en önemli yazıtlarından biridir. Çünkü Roma döneminde imparator Augustus'un yaptığı işleri anlatan dünyada bir tane kalmış. Bütün seyyahlar ve yurt dışında gelen insanlar önce Hacıbayram ve August mabedinin bulunduğu bölgeye giderler.
AUGUSTUS TAPINAĞI’NA ZARAR VEREN YASAL OLMAYAN HAVUZ MUTLAKA KALDIRILMALIDIR
*Bir başka olay Sur duvarları meselesi. Sur duvarlarında da zeminden suyun sızma yapması etki yapmış olabilir. Önlem alınmadığı için Ankara'nın ta Roma döneminden kalan ve sonradan onarılan yaklaşık 2 bin yıllık antik dönem surları dozerlerle yıkıldı. Oraya “yeni-antik sur duvarı” yapıldı ve Hacıbayram çevresi yeniden düzenlendi.
ANTİK SUR DUVARLARININ YIKIMI VE YENİ-ANTİK SUR DUVARI (2016)
*Onarıma karşı değilim. Ancak bu çevredeki yüzde 80 eski Ankara evleri yıkılarak, iki kat yükseltilerek yeniden tarihi Ankara evleriymiş gibi, betonarme tarihi görünümlü evler yapılıyor. Sokaklar yeniden düzenlendi ve iyi oldu. Önceden bu sokaklara girilemiyordu. Artık bu sokaklara girilebiliyor. Oraları hem dinsel hem de kültürel turizm açısından güzel oldu, değerlendi.
Peyzaj Mimarı Öznur Aytekin: (Çankaya Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Y. Lisans Öğrencisi)
* Ankara kentinin üzerinde farklı uygarlıklar kurulmuştur. Farklı medeniyetler, kendi kültürlerinin ve toplumsal hafızalarının nakşedildiği birtakım sembollerle bezeli mekânlar tasarlamışlardır. Arkasından gelen uygarlık, kendisinden önceki uygarlığın izinde, başka başka dünyaların tasvir edildiği mekânlar, şehirler kurmuşlardır. Bu mekânlardan biride Ulus Hacıbayram ve çevresidir, bu bölge tarihi izleri barındıran bir yer ve 1. DERECE SİT alanıydı. Önce SİT alanı düşürüldü. Ardından da içerisine otopark ve tuvaletler yerleştirildi. Ve böylece höyük kaybedilmiş oldu. Hocamızın da dediği gibi dünyada ilk höyük içerisine otopark ve tuvalet yapabilen tek ülkeyiz.
TARİHTE İLK DEFA HÖYÜK ALTINA KATLI OTOPARK YAPAN BİR ÜLKE OLDUK..(2014)
(Fotoğraf: Öznur Aytekin)
Ulusun tarihi kültürünü bilmeyenlere inat ayakta dik duran Ankara kalesi hemen karşınızda Agustus tapınağı ve Hacı Bayram-ı camiyle birlikte görülmektedir. Açıkçası bu bölge tarihi dokusu ve sistematik bir şekilde mevcut ağaçlara ekleme yapılarak alanın peyzaj gücü arttırılmış olması, kudreti yansıtan ulu çınarların simgesel değerleri de çok anlamlıdır.
Augustus ve Hacı Bayram çevresi, Roma kalıntıları ve birçok kültürün izini barındırdığı için koruma olarakta çok değerlidir. Agustus Mabedinin üstünde Roma döneminden kalma yazıtlar ve yazılar vardır. Bu tapınağı çelik konstrüksiyonlarla korumaya almışlardır, ama kuşların bu noktaya konacağı ve dışkılarındaki fazla asit yazıların yok olmasına sebep verecektir. Bunun için önlem alınmalıdır, önem alınmadığı takdirde bu yazıyı bulamayabiliriz.
Agustus tapınağının hemen bitişiğinde yapılmış olan havuz ise müzik eşliğinde, fıskiyenin çıkardığı sesi ve dansı ile insan huzur bulmaktadır. Dışarıdan bir gözle bakıldığında bizi cezbetse de, bir peyzaj mimarı olarak havuzun yanlış konumlandırıldığını düşünmekteyim. Tarihi şehir kalıntısıyla iç içe olan tapınağın 2,5-3 metre ilerisine havuzun yapılmış olması ilerleyen süreçlerde doğabilecek yalıtım sorunlarıyla, tarihi dokuya zarar verebilecektir. Bütün bunların yerine alt yapıdaki arkeolojik değerlerimizin korunarak ön plana çıkarılması, beton ve su öğelerinden ziyade yeşille tarihi dokuyu ön plana çıkararak koruya bilmektir. Başka bir hususta hacı bayram cami ve çevresinin bu kadar çok sert zeminle kaplamak yerine cam zemin döşemesi yaparak, arkeolojik kalıntıları ortaya çıkarabilirdik. Bununla beraberde daha çok turisti bu noktaya çekebilir ve eski antik Roma şehrini tanıta bilirdik.
AUGUSTUS MABEDİ DUVARLARI ÜZERİNDE YER ALAN YAZITLAR KRALİÇESİ GİDEREK TAHRİP OLUYOR (Fotoğraf: Ahmet Soyak)
*Tarihi dokumuzu korumasını bilmiyoruz. İstanbul çok güzel bir şehirdir. Oradaki tarihi eserleri, havası, denizi her şeyi ile bizi kendine çeken bir özelliği vardır. Ama Ankara’yı araştırdıkça görüyorum ki tarih olarak havasını solumaya başladığınızda, sizi kendine çeken ve özleten bir yapısının olduğunu fark ediyorsunuz. Tek sıkıntımız tarihimizi bilmiyoruz ve bir İstanbul kadar özenmiyoruz yani Ankara’ya meraklı gözlerle bakamıyoruz. Hâlbuki taşı toprağı altın şehirdir, “Küllerinden yeniden doğmuş Anka Kuşu gibidir Ankara” mız.
Ankara’da yıkılan ve korunması gereken tarihi binaları vardı, belki bu binaları müze yaparak meraklı gözleri bulabilirdik. Ankara'nın eski konut dokusuna baktığımız 2-3 katlı binalar. Bu binalar çetin soğuklara karşı daha iyi ısınması için yükseklikleri 3 metre değil de 2-2,5 metre yüksekliğinde olacak şekilde yapılırdı, şimdi restorasyon diye yaptıkları restorasyon değil de yeniden yapılandırma denilebilir. Diğer bir eleştirel bakış ise
*Peyzaj olarak baktığımızda yönlendirme tabelalarımız bile konulmamış olması, mesela Julien Tapınağını gösteremiyoruz. Ben hiç tanımayan biri olarak Ulus'a geldiğimde bir camii var evet Ama ne özelliği var, tarih olarak bana ne anlatıyor, nerede ne var bilemiyorum. Sadece tabela değil, bir kulaklık bile verebiliriz. Turistlerin gezdiği bölgelerin özelliğini ve tarihini anlatabilir. Ayrıca Hacı bayram-ı veli camisine katlarla çıkmak yerine camiye her yerden ulaşabilmek, hem yön olarak hem de çekim noktası olarak çok önemlidir.
*Peyzaj olarak baktığımızda yönlendirme tabelalarımız bile konulmamış olması, mesela Julien Tapınağını gösteremiyoruz. Ben hiç tanımayan biri olarak Ulus'a geldiğimde bir camii var evet Ama ne özelliği var, tarih olarak bana ne anlatıyor, nerede ne var bilemiyorum. Sadece tabela değil, bir kulaklık bile verebiliriz. Turistlerin gezdiği bölgelerin özelliğini ve tarihini anlatabilir. Ayrıca Hacı bayram-ı veli camisine katlarla çıkmak yerine camiye her yerden ulaşabilmek, hem yön olarak hem de çekim noktası olarak çok önemlidir.
1930’LARDA HACIBAYRAM CAMİSİNE ULAŞAN SOKAK GÜNÜMÜZDE TAMAMEN YOK EDİLMİŞTİR
*Hacıbayram Camisi ve Augustus Mabedi Çevresi UNESCO Dünya Mirası Ön Listesinde yer almakta. Biz eğer burayı koruyamazsak bu listeden çıkacaktır. Türkiye'nin tanıtımında bu bölge ciddi bir önem taşıyor. Burası kentsel bir SİT alanı ve tarihi dokusuyla önemli bir yer olduğunu üzerine basarak söylüyorum. Kent kimliği ve belleği çok önemlidir. Eğer biz bu kimliği kaybedersek burada hiç anlam ifade etmemektedir. Aslında buradaki tarihi dokuyu koruyamamakla insanların anılarını da yok ediyoruz.
Kent, yalnızca taş, beton yığınından ibaret bir yer değildir. Kent, kolektif hafızayı taşır. İçinde yaşayan insanların kültürlerini, yaşam biçimlerini, iletişim biçimlerini hatta daha ötesinde kolektif korkularını, sevinçlerini, kederlerini, zaferlerini yansıtır. Bir şehrin büyük meydanlarında gezinirken, meydandaki heykeller izlenirken aslında bir toplumun öyküsü okunur. Bu öykü çok kıymetlidir. Taşlar, binalar, heykeller ve buna benzer birçok mimari yapı, toplumun kendini ifade etme ihtiyacından, şimdiki zamanla ve gelecekteki nesillerle iletişim kurma gereksinimini de ortaya koyar. Hiçbir toplum, yaşadıklarının gelecek nesillerce unutulmasını istemez. Geçmişten günümüze gelen anı değerleri, kültürleri ile bir bütündür.
Bu kapsamda çevreyi ele alırken anılarıyla geçmişteki izlerle doğasıyla, taşıyla, tarihi eserleriyle estetik işlevsel ve kullanılabilir bir düzenle ele alınır. Bizlerde geçmişten geleceğe tarihi izleri yok etmeden, bilinçli bir toplum olarak geçmişimizin en güzel eserlerini gelecek kuşaklara aktararak ilerleye bilmemizdir.
Bu kapsamda çevreyi ele alırken anılarıyla geçmişteki izlerle doğasıyla, taşıyla, tarihi eserleriyle estetik işlevsel ve kullanılabilir bir düzenle ele alınır. Bizlerde geçmişten geleceğe tarihi izleri yok etmeden, bilinçli bir toplum olarak geçmişimizin en güzel eserlerini gelecek kuşaklara aktararak ilerleye bilmemizdir.
Prof. Dr. Mehmet Tunçer:
Mesela şimdi Anafartalar Çarşısını yıkacaklar. Lütfen orayı yıkmasınlar. Anafartalar bir müze gibi değerlendirilebilir. Mesela o çarşının her bir katında, hatta merdivenlerinde bile çok önemli seramik sanatçılarının eserleri vardır. 1960'ların, 70'lerin önemli seramik sanatçıları tarafından icra edilen eserler bulunuyor. Orayı ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ haline getirebiliriz. Dükkanları birleştirerek galeri haline getirsek inanılmaz başarılı bir işe imza atılır. Bina yıkılsa bile panoların kurtarılması lazım.
Bu konuda aşağıdaki yazı detaylı bilgi veriyor: https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2018/01/09/ulus-anafartalar-carsisi-bize-sesleniyor-bana-belleginize-ve-kente-birlikte-sahip-cikalim/
ANAFARTALAR ÇARŞISI KORUNARAK ÇAĞDAŞ SANATLAR MÜZESİ OLMALIDIR (Fotoğraflar: Mehmet Arabacı)
Ankara’nın ilk (tarihi) merkezi Ulus’ta bulunan, kültürel bellek ve kentlilik bilincine dair yansımaları olan özgün bir yaşam alanı: Anafartalar Çarşısı.
Çarşı içindeki kamusal seramik sanat eserleri ise birer kent estetiği unsuru. Toplumsal ve kolektif bir üretim olan kent belleğine ve kentin kültürel mirasına katkıda bulunmaktadır ve korunmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder