BAŞKENT TARİHİNİN İZİNDE
ROMA BENDİ,
BEND DERESİ ve ANTİK TİYATRO
23.08.2018 Tarihinde Milliyet Gazetesi Ankara Muhabiri Sıddık Paşa ALYURT ile yapılan Röpörtaj sonrasında Tiyatro çevresi denetim altına alınmıştır.
Prof. Dr.
Mehmet Tunçer:
*Roma Dönemi, Ankara'nın en önemli dönemlerinden
biridir. Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi'ne kadar büyük önem taşır. Çünkü Roma'nın
Anadolu'daki en büyük, en uç şehirlerinden bir tanesiydi. Nüfusun o dönem
80-100 bin rakamına ulaştığı söyleniyor. Hatta Roma dönemi sonrası Bizans
döneminde 395 yılında Doğu Roma ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrıldı.
“Eski şehrin dikkat çekici bir güzelliği vardır, girintili çıkıntılı
duvarları geçmişteki mücadeleleri ve 13 yüzyıllık tarihini çağrıştırır, eski
evlerle çevrili dar sokakları her adımda tarihi anıları barındırır, Roma ve
Augustus Tapınakları, Julien Sütunu şehrin geçmişteki büyüklüğünü kanıtlar.” (Mamboury, 1934, S. 43)
ROMA DÖNEMİ’NDE
ANCYRA’DAN GÜNÜMÜZE KADAR ULAŞABİLEN ANIT ESERLER
Ankara, Doğu Roma'nın da çok önemli bir şehri. Hatta
Ankara Kalesi'nin onarılması, kalenin yeniden inşası 7.-8. yüzyılda Bizans
döneminde yapıldı. Kale'nin görmüş olduğunuz birtakım devşirme malzemeler,
sütun başlıkları, mermer parçaları ve yazıtlar hep Ankara'nın Roma
kalıntılarının oraya alınarak Araplara karşı savunma amacıyla yapılmasıyla
oluştu. O dönem içinde Ankara'daki birçok Roma eseri tahrip olmuş.
HACIBAYRAM ÇEVRESİNDE
YIKILAN ANTİK SUR DUVARI (Fotoğraf : Mehmet Arabacı)
Bence antik tiyatronun da çevresi tahrip olmuş. Roma
Tiyatrosu, Roma Hamamı, August Mabedi ve kentteki önemli taşlar orada savunma
amaçlı, can havliyle sur duvarı yapılmış. Büyük oranda antik tiyatronun olduğu
yer kapanmış, üzerine Osmanlı dönemi yapıları gelmiş.
*Osmanlı dönemleri yapıları gecekondu değil. Yani
tiyatro çevresinde bulunan evler aslında gecekondu değildi. Orada çok güzel
yapılardan oluşan evler de vardı. Malesef oralar sonradan Bent Deresi genelev
olarak kullanılmaya başlandı. Cumhuriyetin 20. yüzyıllarından sonra oralar
artık normal insanların giremediği, sıkıntılı yerler oldu.
1985-86 yıllarında oraya bir ayakkabıcılar çarşısı
yapılacaktı. Ayakkabıcılar çarşısı yapılırken, temel kazısında büyük, dev
taşlar çıktı. Her birisi 2 ile 3 ton ağırlığındaydı. Dozerle bunlar atılamadı,
sonra Koruma Kurulu bu taşların çevresini kamulaştırdı. Ayakkabılar çarşısı
inşaatı ise durdurularak proje iptal edildi.
ANTİK TİYATRO ONARIM
ÖNCESİ (Fotoğraf: Gürkaynak Alpay)
*Bentderesi bölgesinde 4-5 parsel kamulaştırma alanı
ilan edildi. 1995 yıllarında ise orada kazılar başladı. Etrafı yıkıldı. Ancak
bölge denetimsiz kaldı. Son 10 yıldır ise burası denetimsiz bir vaziyette.
Çevresinin güvenlik altına alınması lazım. Çevresi tahta perdeyle çevrilmesi
gerekiyor. Ancak şu anda yol geçen hanı durumunda. İçki içenleri, ayyaşların,
uyuşturucu çekenlerin, tinercilerin yuvası haline gelmiş. Oraya girilemiyor.
Bizim gibi normal insanlar o bölgede tanıdığımız insanlar sayesinde bu bölgeye
girebiliyoruz. Bu konuyu birkaç senedir de dile getiriyoruz.
26 ŞUBAT 2016 ANTİK TİYATRO VE ÇEVRESİ ÇÖPLÜĞE DÖNMÜŞ (Fot:
M.Tunçer)
*Çevresi mutlaka denetim altına alınmalı. Dikenli tel
mi çekilecek, tahta perde mi yapılacak. Bu antik tiyatronun çevresinin güvenlik
altına alınması lazım. Girişi çıkışı beli olmalı. Sonra yapılan projeler var. O
projeleri uygulamaya sokmamız gerekiyor. Yani antik tiyatronun nasıl restore
edileceği ele alınmalı. Bir de çevre düzenlemesi yapılması lazım. Giriş kapısı,
otopark, bilet gişesi vesaire gibi projeler yapılmalı. Böyle bir proje zaten
var. Bunlar uygulanırsa orasında hiçbir problem olmaz. August mabediyle
Hacıbayram Veli Camii ile buranın doğrudan bağlantısının kurulması lazım.
Burayla da Ankara Kalesi'nin doğrudan bağlantısının kurulması gerekiyor.
Peyzaj Mimarı Öznur Aytekin:
*Hacı bayram-ı Veli Camisi ve Augustus mabedinden, kalenin eteklerine doğru dikkatlice bakıldığında roma
döneminden kalma antik tiyatroyu görmeniz mümkündür. Ancak
o bölgede yaşayan ve o bölgeden geçen insanları gözlemlediğinizde transit
geçtiklerini ve antik roma kalıntılarının varlığından bile bilgileri olmadığına
şahit olabilirsiniz. Bu bölgeyi koruyarak daha gözde mekanlar haline
getirebildik. Hacıbayram Veli Camisi ile Augustus mabedi tarafından bu bölgeye
yeşil yaya aksı oluştura bilseydik, insanlar daha rahat yürüyerek o bölgenin
tarihte iz bıraktığı noktaları gezerek görmelerini sağlaya bilirdik. Sonuç
itibariyle bu ülke bizim ve Ulusta tarihi izleriyle milli servetimizdir.
Bu servete sahip çıkarak, yurt içinden ve yurt
dışından gelen turistlerle ülkemizi ekonomisine de canlılık katabilir, hatta UNESCO'ya
da aday olabilirdik.
*Bent deresine bakacak olursak; Karamanlılar'dan
Cumhuriyet'in ilk yıllarına dek süren, iş örgütlenmesi ve terbiyesi üzerine
kurulu, temelinde inanç olan ve Ankara'ya has Ahilik sisteminin ilk yerleştiği
alanlardandır. Ahilerden 40 adet tabak esnafı, zamanında bu yöreye gelmiş ve
ticari hayata başlamış. Ancak bu sanat kolu bol su ile icra edilen bir
yapıya sahip olduğundan dolayı esnaf, derenin suyunu iş yerlerine çevirmek
istemiş. Derenin suyunu "Ivgın" denilen bentlerle iş yerlerine
çeviren esnaf, tam orta meydana da büyük bir bent ve kaleye çıkmak için bir
köprü yapmıştır. Hatip Çayı'nın önüne getirilen bu bentlerden ötürü bölge
"Bent Deresi" adını almış.
ROMA DÖNEMİNDE YAPILMIŞ BEND (Fot: Abdülkerim Erdoğan)
Ankara kalesinin eteklerinden geçen Hatip Çayı
üzerinde kurulmuş bulunan Roma Dönemi Su Bendi, Cumhuriyet’in erken
dönemlerinde yerini betonarme bir bende bıraktı. Hayli ağaçlık ve yemyeşil bir
yer olan Bent Deresi uzun süre Ankara’nın en gözde mesire yerlerinden biri
olarak kalmıştır. Sıklıkla taşarak can ve mal kayıplarına yol açtığından, Hatip
Çayı’nın üzerine sonradan kapatılarak deresiz ve bentsiz bir bendderesi
kalmıştır.
Bu alana dair ilk planlı girişim, yarışma ile kazanan
Prof. Hermann Jansen’dir. Jansen planında bu alan ile ilgili bir görsel ve
proje raporunda detaylı bir anlatıma yer vermiştir.
“İncesu yatağı Ankara civarının en
cazibeli ve canlı deresi yatağı olduğu gibi Bend deresi yatağı da insanda aynı
tesiri yapar. Kale de, kıyas kabul etmeyen mevkiini bu dereye medyundur. Kale
kayalarının Bend deresine doğru sarp inişi bir yabancının sade Ankara’dan değil
belki Türkiye’den alabileceği en büyük, unutulamayacak kuvvetli
intibalardır. “ (Prof. Hermann
Jansen, Ankara İmar Planı Raporu, 1937).
JANSEN’İN BEND DERESİ ve ROMA BENDİ İÇİN ÇİZDİĞİ PROJE (1934)
Jansen
raporun diğer kısımlarında, burada oluşturulacak havuzun hem bir cazibe merkezi
olarak kentin bu bölgesinin öne çıkaracağına, hem de toplanan su ile etrafta
yapılması planlanan yeşil alanlara sulama sağlanacağına dikkat çekmektedir.
Plan üzerinde okunabildiği gibi, bu alan için Bent Deresi boyunca planlanan
yeşil banta eklenen bir yüzme havuzu düşünülmüş. Yüzme bilenler ve
bilmeyenler için farklı derinliklere sahip olması ve giyinme, soyunma ve
güneşlenme alanları, atlama kulesi hatta su kaydırağı ile çağdaş bir havuz için
gerekli bütün özellikleri düşünülerek tasarım yapmıştır.
ROMA BENDİ VE YÜZEN
İNSANLAR (Fot: Mehmet Arabacı)
Bu plan Bentderesi ve çevresinin zaman içindeki değişimi iddialı
peyzaj çalışmalarını sekteye uğratan ilk neden, 1930 sonlarında başlayan
ve 2. Dünya savaşı ile gelen ekonomik sıkıntılar olmuştur. Bunu takip eden
yıllarda ise, hızlı bir göç ile Ankara’nın 1950’ler Ulus- Bentderesi ve
çevreleyen alan, özellikle Altındağ yamaçları gecekondulara ve çarpık
kentleşmeye mahkûm kalmıştır. İlerleyen yıllar, Ankara ve dereleri için daha
acı sonuçlar getirmiştir.
Dere yatağındaki yerleşim hem derelerde kirliliğe,
hem de taşkınlarının daha çok insanın canına mal olması ile sonuçlanmıştır. Bu soruna çözüm olarak, birçok dere yer altına
alınmış ve kötü görüntüden ve taşkınlardan önlenmiştir.
12 EYLÜL 1957 TARİHLİ SEL FELAKETİ (Kaynak: Milliyet Gazetesi)
Derelerin bu şekilde
kaybolması, ana hatları ile halen Jansen Planı etrafında şekillenen Ankara’nın
kentsel peyzaj ve kamusal alan kurgusunu geçersiz kılmıştır. Bunun yerine çözüm;
derelerin üstüne kapatmak değil de dere yataklarını genişleterek eski planda
olduğu gibi yeşil peyzaj dokusuyla mesire alanları oluşturabilmektir. Kısa
çözümler değil de, uzun vadeli ve akılcı çözümlerle şehri asfalt ve beton
yığınlarından kurtararak insanların nefes alabildiği, gelmek için can attığı
merkez noktaları oluşturabilmektir.
Geçmişte insanların yüzmek için geldiği Bent
Deresi, şimdilerde dolmuşlara ev sahipliği yapmakta, arka sokaklarında
yağmacıların, tinercilerin kol sallayarak gezebildikleri mekânları
oluşturmaktadır. Bu bölgelerin de biran önce temizlenerek insanların rahatça
gezebildikleri yaya yolları ve bisiklet yollarıyla kendilerini güvende hissede
bildikleri alanlar oluşturabilmektir.
ÜSTÜ KAPATILARAK
CADDE YAPILAN BENDDERESİ (Fotoğraf ve karşılaştırma: Ahmet Soyak)
ÜSTÜ KAPATILAN BEND
DERESİ VE ÜZERİNDE YOK EDİLEN OSMANLI DÖNEMİ KÖPRÜLERİ (Kaynak : Erman Tamur)
Prof. Dr. Mehmet Tunçer:
*Ankara’da çok sayıda akarsu, çay ve dereler yok
edildi, kayboldu. Bu akarsular yeraltından akıyor, ancak kanalizasyon olarak.. Bu
dereler, çaylar ile ilgili düzenlemeler yapılabilirdi. Şimdi bakıyoruz.
Avrupa'da akarsular, dereler, nehirler, rekreasyon, dinlenme, yürüyüş yada
üzerinde gezme amaçlı bir yer olarak kullanılıyor. Ankara’mızda da yapılamaz
mı? Burada teknelerle gezilebilinirdi. Üstü açılarak hala rekreasyon amaçlı
kullanılabilir..
*Neden Ankara'da sel oluyor. Çünkü her yeri
betonlaştırdık. Yağmur suları akacak yer bulamıyor. Anında yeraltı geçitlerine,
köprü altlarına doluyor, can ve mal kaybına neden oluyor.. Ankara bir çanak.
Kızılay, Kolej ve Mamak gibi bölgeleri hep su basıyor. Neden?? çünkü yukarıda
akacak dere, yer bulamıyor. Suyun yüksek kotlardan, yukarı havzadan toplanması
lazım. Taşkınlar bu yüzden oluyor. Ekolojik bir planlama gerekiyor. Öncelikle, Ankara
için çevre duyarlı ve ekolojik bir planlama gerekiyor.